Her üç kişiden biri için hayat ızdıraplı
Türkiye'de yaklaşık her üç kişiden biri hayatının ıstırap çekecek kadar zor olduğunu belirtti. Gallup'un yetişkinler arasında yaptığı araştırmaya göre kendini ıstırap çekecek kadar zor bir hayat yaşadığını düşünenlerin oranı 2012'de toplam nüfusun yüzde 18'i iken, bu yıl neredeyse iki katına çıkarak yüzde 35 oldu.

Türkiye'de yaklaşık her üç kişiden biri hayatının ıstırap çekecek kadar zor olduğunu belirtti. Gallup'un yetişkinler arasında yaptığı araştırmaya göre kendini ıstırap çekecek kadar zor bir hayat yaşadığını düşünenlerin oranı 2012'de toplam nüfusun yüzde 18'i iken, bu yıl neredeyse iki katına çıkarak yüzde 35 oldu.


Eğitimlilerin ıstırabı sendromu
Doyuma dönük anlık duygular var. Kentte oranın yüksek olması için bir başka sebebi de kent nüfusunun yüksek olmasına bağlayan Verimli, "Her 100 kişiden 12'sinde görülen depresyon, kadınlarda 3 kat fazla görülür. Şehirde kadın erkek nüfusuna vurunca zaten 1.5 milyon insan depresyonda. Bu ıstırap bitkinlik tükenmişlik intihar ağlama ve yasa kadar giden bir spektrumda oluyor" diyor. Verimli ıstırabı Türkiye'deki ya da çevremizdeki politik ve ekonomik sorunlara bağlamıyor. Ama eğitim seviyesi arttıkça bu konularda duyarlılığın arttığına dikkat çekiyor ve bunu "Eğitimlilerin ıstırabı sendromu" diye adlandırıyor The Wall Street Journal'ın sorularını yanıtlayan İstanbul Üniversitesi Psikiyatri Profesörü Vedat Şar, insanların yaşadığı yabancılaşmanın insanların hissettiği ıstırapta etkili olduğunu savundu. "İnsanların toplumda yaşanan değişikliklerden haberdar edilmemesi, kapalı kapılar ardında kaderlerini etkileyen kararlar alınması, gerçekte fikirlerinin sorulmaması çok rahatsız hissettiriyor. Sonuçta herkes kendini dev bir hapishanede hissediyor. Birileri siz merak etmeyin, ses çıkarmayın, biz sizin adınıza sizin için en iyisini düşünürüz diyor ama bu yabancılaşma hissini artırdığı için ıstıraba dönüşüyor" diyen Şar, bu ıstırabın çözümünün de gerçek demokrasi yani herkesin kendi kaderine sahip çıkabilmesi olduğunu belirtti. Ayrıca temsil edilenlerle, temsil edenler arasındaki orantının da bozulduğunu söyledi. Maddi zorluk yaşadığını söyleyenlerin sayısı da artıyor. Şehirde yaşayanların yüzde 60'ı iki yakasını bir araya getirmekte zorlandığını ya da çok zorlandığını söylüyor. Geçen sene zorluk çekenlerin oranı şehirde yüzde 43 idi. Benzer şekilde kırsal bölgede maddi zorluk çektiğini söyleyenlerin oranı da yüzde 59 oldu. Ekonomik görünümün zayıf ve de vasat olduğunu söyleyenlerin oranı da şehirde yüzde 76, kırsal da yüzde 63 olarak ortaya kondu. Gallup'un yaşı 15'i geçen 1000 kişiyle en son Haziran ayında yaptığı ankette, katılımcıların kendi hayatını nerede gördüğünü Cantril skalasına göre puanlamasını istiyor. Cantril skalasında, katılımcılardan kendi hayatına 0 ile 10 arasında bir puan vermesi isteniyor. 10 puan, katılımcının hayal edebileceği en güzel hayat olurken, 0 puan ise hayal edilebilecek en kötü yaşam koşullarını simgeliyor. Sorulan sorulara verilen yanıtlara göre kişi üç gruptan birine yerleştiriyor: Hayatının her gün daha iyi gittiğini ve güzel bir hayat yaşadığını düşünen (Thriving) grup, zorlandığını düşünen (Struggling) ikinci grup ve hayatının ıstırap çekecek kadar zor olduğunu hisseden (Suffering) üçüncü grup. Şar'a göre şehirlerdeki mimari de insanların ıstırabını artıran sebepler arasında yer alıyor. "Şehirler açısından bir kere mimari açıdan iyi bir gidiş içerisinde değiliz. Şehirlere büyük göçle birlikte bu kadar çok çevre katliamı ve betonlaşma yaşadığımız çevreyi insani olmaktan çıkardı. Yapılan binalarla şehrin estetik bir görünüme ulaştığını söylemek zor. Basit bir örnek, Süleymaniye Cami'nin tam karşısında tarihi Haliç'in ortasına yapılan ve o romantik algıyı bozan gösterişli metro köprüsü benim gibi yeniliğe çok açık birinin bile içini sızlatıyor. Örneğin devasa adliye sarayları yapıyoruz ama küçücük, yüksek tavanlı, ışıklandırması rahatsız edici duruşma salonları oluyor içinde. TOKi bütün şehirleri dönüştürüyor ama bunu yaparken tek tip binalar yapıyor, eski doğu blokunda olduğu gibi, bu insana özel olma duygusu vermiyor. Nasıl Süleymaniye Cami'nin karşısına yapılanlar ruhumuzu zedeliyorsa, hep bir örnek yapılar ve bunların çevreyle uyumlu da olmaması bizi kendimizden uzaklaştırıyor. " THE WALL STREET JOURNAL
Bu yazı 2641 kez okundu
Yayınlanma Tarihi : 27 Ağustos 2013 Salı, 07:58
Güncelleme Tarihi : 27 Ağustos 2013 Salı, 07:59