Bu davranışlar soğutuyor

Bazı davranışlar insanı insandan uzaklaştırır. Bu davranışlar karşıdaki kişi tarafından hoş karşılanmaz. Bu davranışı sergileyen kişiler sevilmez ve sürekli kaçılan kişi olur.

1000 Little Things Happy Successful People Do (Mutlu, Başarılı İnsanların Farklı Yaptıkları 1000 Şey) adlı kitabın yazarları Marc ve Angel Chernoff, hastalarıyla yaşadıkları onlarca yıllık deneyimden yola çıkarak etrafımızdaki insanların bizden uzaklaşmalarına neden olan davranışları incelemiş. İlişkilerimizi baltalayan, kişisel gelişimimizi olumsuz yönde etkileyen bu davranışlardan en çarpıcı 12 tanesini sizler için özetledik. İşte naçizane önerilerimiz.

KISKANÇLIĞIN SİZİ YİYİP BİTİRMESİNE İZİN VERMEYİN

İnsan bazen kendini başkasının sahip olduğu her şeyi kıskanırken bulabiliyor; onun eşyasını, onun işini, onun mutluluğunu… Oysa kıskanmak çorak iç dünyasına sahip olanlara özgüdür, kendi artılarınızdan çok başkasınınkilerin hesabını tutmaktır. Yani önce kendi deneyimlerimizi, diğerlerinin deneyimleriyle kıyaslamayı bi’ bırakalım. Sizin deneyiminiz, SİZİN deneyiminiz; rekabet konusuna dönüştürülecek bir şey değil. Aslında sadece ve sadece tek bir kişiyle rekabet halindeyiz, kendimizle. Ayrıca şunu da hatırlamak gerek: eldeki bir kuş, daldaki iki kuştan iyidir.

HER ŞEYİ KİŞİSEL ALGILAMAYIN

Etrafınızda olan biten her şey neden hep sizinle ilgili olsun? İşte acı bir gerçek: insanlar her ne söylüyor ya da yapıyorlarsa, aslında bu çok büyük çoğunlukla kendileriyle ilgili. Herkes kendi dünyasının merkezinde. Size verdikleri tepkiler de tamamen kendi bakış açıları, deneyimleri, aldıkları yaralar doğrultusunda ve onlar da tıpkı sizin gibi her şeyin kendi etraflarında döndüğünü sanıyor. Burada tabii ki insanları tamamen göz ardı etmeniz gerektiğini söylemiyoruz. Ama herkesin en çok kendiyle ilgilendiği ve karşısındaki üzerine tefekküre dalmadığını net şekilde görebildiğimiz bir dünyada neden herkesi bu kadar takalım? Dikkat edin, pek çok hayal kırıklığı ve üzüntü her şeyi kişisel algılamamızdan kaynaklanıyor. Hadi bugün bir değişiklik yapıp insanların hakkımızda ne düşündüklerini daha az dert edelim.

MAĞDURMUŞSUNUZ GİBİ DAVRANMAKTAN VAZGEÇİN

Kötü geçen bir günün sonunda şikâyet etmek stres atmanızı sağlıyor olabilir, ama sürekli söylenmekle mağdur edebiyatı arasındaki mesafe sadece bir adım. Mağdur olduğunuza, mücadele edecek ve hayatınızın kontrolünü ele geçirecek gücünüzün olmadığına inanmak, o kötü ruh halinde sıkışıp kalmanıza neden olur. Evet biliyoruz, kötü alışkanlardan hemen vazgeçmek zor. O zaman kendimize “mağduriyet saatleri” yaratalım, saklandığımız yorgan altında bir saat mağduriyetimizi yaşayalım. Bu ruh halinden çıkmayı bir süre sonra kendi kendinize isteyeceksiniz. Sürekli şikâyet etmeyi ve kendinizi kurban olarak görmeyi bıraktığınızda, sandığınızdan daha güçlü olduğunuzu göreceksiniz.

ACILARIN ÇETELESİNİ TUTMAYIN

En kazık sınavlardan biri boş verebilmek. Ama nasıl tutunmanın mücadelesini veriyorsak, bir şeylere boşverebilmek için de mücadele etmek zorundayız. Çoğunlukla da kabahatin, öfkenin, sevginin ve kaybın peşini bırakmak için. Boş vermek, kafaya takmamak önümüzü görebilmemiz ve devam edebilmemiz için en sağlıklı yol gibi. Bir zamanlar sizin için çok şey ifade etmiş şeylerden duygusal olarak kopmadan, geçmişten ve size verdiği acıdan kurtulamazsınız.

NEGATİF OLMAYIN

(“İyimserlik her zaman salaklık, kötümserlik de her zaman derinlik anlamına gelmez.”) Bir insan düşünün, sürekli olumsuz. Habire olmuş ve olması muhtemel kötü şeylerden bahsediyor. O, ‘zalım dünya’ ve kaderin sillesi sohbetin ana ekseni. İşte o insan olmayın! Size el ele tutuşup polyannacılık oynayalım demiyoruz, ama belki de her şey öyle olması gerektiği için öyle olmuştur? Belki de birazcık nefes alabilmemiz için her şeyin biraz daha olumlu gözüktüğü bir yere geçip oradan tekrar olanlara bakmamız gerekiyordur? Karamsarlık başka şey, mütemadiyen aynı olumsuz ruh halinde tıkılı kalmak başka şey. Zaten her şeyin kâbus gibi, herkesin size karşı olduğu cehennemvari bir dünyada sonsuza kadar yaşayamazsınız, çünkü hiçbir şey sonsuza kadar sürmüyor. Neyse ki.

DUYGULARINIZI KONTROL ETMEYİ ÖĞRENİN

Karşınızdaki insan hoşunuza gitmeyecek bir şey söylediğinde hemen gözyaşlarına mı boğuluyorsunuz? Beklemediğiniz olumsuz bir gelişme dünyayı başınıza mı yıkıyor? Kötü bir espri, özenilmeden yapılmış bir iş, otobüste o kadar boş yer varken yanınıza oturup kolunu bacağını sizinkine yapıştıran teyze, hiç anlamadığı konular hakkında atıp tutan arkadaşınız sizde ortamı çığlık çığlığa terk etme isteği mi uyandırıyor? Evet, müşterisi olduğunuz banka, kendi hatasından dolayı 45 dakika kadar sizi telefonda o korkunç müziği dinletmek zorunda bıraktığında sinir krizi geçirmemenizi istemek haksızlık gibi duruyor. Hatta üstüne düşündükçe insanların sık sık öfke patlaması yaşamalarını doğal karşılamaya başlıyorsunuz belki de. Ama unutmayın ki duygularınızı kontrol edememenin hem size hem başkalarına zararı var. Öfkenizi içinizde tutamıyorsanız, dışarıdan yardım almayı deneyebilirsiniz; başka bir perspektif çoğunlukla işe yarar.

BİLMEDEN ETMEDEN İNSANLARI YARGILAMAYIN

İnsanlar genelde size göstermek istediklerini gösterirler. Yani birinin size durduk yere laf sokmasının belki de sizinle değil, tamamen onun kendi içinde yaşadığı üzüntü ve stresle ilgisi vardır. Bir düşünün: çok samimi olmadığınız, ama bir şekilde aynı ortamda bulunmak zorunda olduğunuz o kişi, aslında kendiyle ilgili çözemediği bir sorunu olduğu için hıncını sizden çıkarmaya çalışıyor olabilir mi? Belki derdi o kadar büyük ki artık içinden taşıyor, hatta ucu size dokunuyor. Olamaz mı? Bizce olabilir. Bir dahaki sefere size uyuzluk eden şahsa misilleme yapmak yerine yardımcı olmaya çalışın, bakalım ne tepki verecek?

ACIMASIZLIK ETMEYİN

Etrafınızdakileri sizden uzaklaştıran davranışların en önemlilerinden biri acımasızlık ya da empati yoksunluğu. Buna özellikle, herkesin anonimlik maskesi ardına saklanıp sırf eğlencesine birilerini linç ettiği sosyal medyada bol bol rastlıyoruz. Sebebi her ne olursa olsun başkalarını incitme, sırtından bıçaklama, onlara karşı acımasız davranma insanı içten içe zehirleyen hareketlerdir. Diyeceksiniz ki, “ama o da belli bi’ kişiye/sınıfa/ideolojiye saldırdı!” Size ne? Bırakın ne derse desin. Onu incitmenizin ne size ne de ona faydası dokunacak. Kimseye zarar vermeye niyetli değilseniz bile kalbinizde biraz merhamete yer olsun. Ama Perihan Mağden sendromuna yakalanmamak için ölçüyü tutturmaya özen göstermek lâzım.

YALAN SÖYLEMEYİN10

Buna goygoy yapmak da dâhil; son zamanlarda goygoy yapmaya kibarca “politik davranmak” da deniyor, o yüzden hatırlatalım istedik. Herkes öyle yapıyor olabilir, olsun. Birinin de yanlış yerde doğru olması lazım. Başarı merdivenlerini yalan ve karşınızdakine yaranarak daha hızlı çıkabilirsiniz, ama bu kimsenin aptal olduğu anlamına gelmez. Tıpkı sizin yalan söylemeyi seçmeniz gibi, belki de insanlar size güvenmeyi seçmişlerdir. Ya da belki onlar da bulundukları konuma yalan söyleyerek geldikleri için, yalan söylediğinizi görmezden gelmek istiyorlardır. Size güvenenleri hayal kırıklığına uğratmayı mı ya da bu tür bir samimiyetsizliğin bir parçası olmayı mı tercih ediyorsunuz? Yapmayın, etmeyin.

KENDİNİZİ SAKLAMAYIN11

Gerçekte nasıl biri olduğunuzu herkesten saklarsanız, insanlar sizinle iletişim kuramaz ve daha da kötüsü sizi yanlış tanıyabilirler. Farklılarınızı göstermekten kaçınmayın. Kendinizi sudan çıkmış balık gibi hissederseniz, yüzecek başka bir nehir bulursunuz. Tarkan’ın da dediği gibi: “Başkası olma, kendin ol. Böyle çok daha güzelsin.”

İNSANLARIN SİZİ ONAYLAMASINI BEKLEMEYİN

Hepimize denk gelmiştir: örneğin güzel bir kız arkadaşınız -gerçekte güzel olduğunu bildiği halde- sürekli size çirkin olduğunu söyler, çünkü sizden beklediği ona aksini söylemenizdir. Arkadaşınız bunu onaylanmak için yaptığının farkında olmayabilir. Ama etrafındaki pek çok kişiye baygınlık geçirtiyor, kendisine nazikçe iletebilirsiniz. Çevrenizdeki insanların sizi onaylamaları, beğenmeleri için daimi bir çaba sarf etmek çok yıpratıcı. Zaten bu kadar kişi sizi sevecek, siz bu kadar insanla arkadaş olacaksınız da ne olacak? Düşününce bile yorulduk. Hayatımıza, mutluluğa daha geniş bir çerçeveden bakalım.

MÜKEMMELLİYETÇİ OLMAYIN

Bazen bazı insanlar mükemmeliyetçi oluşlarından şikâyet ederler, ama içten içe bu niteliklerinden de hoşnutturlar. Şimdi onlara kötü bir haberimiz var: mükemmeliyetçi olmak çok havalı, takdir edilesi, ne bilelim böyle üstün zekâya işaret eden bir özellik gibi duruyor olabilir, ama gerçekte çok çok rahatsız edici bir huy. Muhtemelen arkadaşlarınız (sizin bu özelliğinizden şikâyetçi oluş biçiminizdeki samimiyetsizliğin aksine) büyük bir samimiyetle bundan rahatsız oluyorlar. Ayrıca insan varoluşunun kusurluluğunu düşününce manasız da. Hoşnut olmadığımız evimiz ya da sorunlar; yaşadığımız ilişkimiz; çaba ve zamanla daha iyi hale gelebilir, ama hiçbirimiz hiçbir zaman mükemmel olamayız.

MİLLİYET


Paylaş

Görüntülenme:
Güncellenme Tarihi:30 Aralık 2014Yayınlanma Tarihi:31 Aralık 2014

© 2024e-Psikiyatri.com, bir NPGRUP sitesidir,
e-Psikiyatri.com bir NPGRUP sitesidir. Bu sitede verilen bilgiler, site ziyaretçilerinin/hastaların hekimleriyle mevcut ilişkilerini ikame etmek değil, desteklemek için tasarlanmıştır. Bu sitede yer alan bilgiler bir hekime danışmanın yerine geçmez. Tüm hakları saklıdır.