Bitkisel ilaçlar DNA testinden kaldı

Soğukla mücadeleden menopoz belirtilerine, hatta hafıza zayıf lamasına kadar birçok rahatsızlığa tedavi ümidi veren sonuçları kanıtlanmamış bitkisel destek ürünlerine yalnızca Amerikanların yılda 5 milyar dolar harcadığı ortaya çıktı.

Soğukla mücadeleden menopoz belirtilerine, hatta hafıza zayıf lamasına kadar birçok rahatsızlığa tedavi ümidi veren sonuçları kanıtlanmamış bitkisel destek ürünlerine yalnızca Amerikanların yılda 5 milyar dolar harcadığı ortaya çıktı.

bitkiselilaclarBu tip destek ürünlerine ve vitaminlere dünya çapında harcanan miktar ise 84 milyar doları buluyor. Fakat tedavi edici özellikte olduğu iddia edilen bitkisel tabletlerin çoğunun çeşitli ot ve pirinç tozu karışımından oluştuğunu tüketiciler bilmiyor. Kanadalı araştırmacılar DNA barkodu olarak adlandırılan genetik parmak izi gibi bir  est kullanılarak 12 farklı ülkede çok satan 44 ayrı bitkisel ilacı inceledi. Test sonuçlarında, ilaçların söylenildiği maddeleri muhteva etmediği, hatta bu ilaçların çoğunun içerdiği bitkisel ilaçların seyreltilip yerine soya, pirinç, buğday gibi katkı maddeleri eklenerek üretildiği ortaya çıktı. Tüketici avukatları ve bilim insanları araştırmanın bitkisel ilaç endüstrisiyle ilgili soru işaretlerini gözler önüne serecek daha bir çok kanıt ortaya çıkardığını belirtti. Bitkisel ilaç endüstrisi temsilcileri bu tip problemlerin genele yayılamayacağını söyleyerek kendilerini savundu. Araştırmacılar test etmek için marka ayrımı gözetmeksizin b u ürünleri Kanada ve ABD'deki outlet mağazalardan satın alarak popüler tıbbi ilaçları seçtiler. Araştırmacılar, milyonlarca Amerikalının soğuk algınlığına karşı kullandığı Ekinezya bitkisel ilacında kullanılan Hindistan ve Avustralya'da yetişen Parthenium hysterophorus adlı bitkinin mide bulantısıyla kaşıntıya neden olduğunu buldu. Hafif depresyonu tedavi ettiği bilinen "St.John'un bitkisi" adıyla satılan 2 ayrı ilacın içinde bu bitkiden hiç olmadığı ortaya çıktı. Şişelerden birinde tamamen pirinçten yapılmış tabletler, diğerinde de güçlü bir laksatif etki gösteren sinameki otu olduğu tespit edildi. Hafıza kuvvetlendirici olarak satışa sunulan mabet ağacı otu ise alerjik hassasiyete sahip olan tüketicilerde ölümcül sonuçlar doğurabilecek siyah ceviz ile karıştırılıp seyreltilmişti. 44 bitkisel ilacın 3'te birinin gerçek muhtevası ile uyuşmadığı, birçoğunun üzerindeki etikette yer almayan soya, pirinç ve buğday gibi içeriğe sahip olduğu açıklandı. Bu çalışmayı yürüten, Ontaro Biyoçeşitlilik Enstitüsü Botanik Müdürü Steven G. Newmaster, bazı örneklerde bu katkı maddelerinin şişelerde bulunan tek bitki olduğu tespit edildiğini açıkladı. BMC Tıp dergisinde yayınlanan test sonuçları, bitkisel ürünlerin önemli bir kısmının iddia ettikleri maddeleri içermediğini gösteren bir dizi çalışmanın en sonuncusu. Ayrıca DNA testiyle desteklendiği için bu sektördeki seyreltme işlemi, yabancı ürün kullanma, içerik üzerinde hile yapma gibi yasadışı aktivitelere karşı en önemli kanıtlarını sunabiliyor. Washington merkezli Tüketici Hakları savunucusu örgütü Kamu Yararı için Bilim Merkezi'nin beslenme uzmanlarından David Schardt "Çalışma bu sektördeki problemlerin yaygın olduğunu ve birçok firmanın gerek beceriksizlik, gerek hile yüzünden kabul edilemez kalite kontrol standartlarına sahip olduğu gösteriyor" dedi. Bitkisel ürün kullanımını destekleyen bir sivil toplum kuruluşu olan Amerikan Botanik Meclisi'nden Stefan Gafner, araştırmada kullanılan DNA barkodu testinin bitkilerin saf veya işlemden geçirilmiş olup olmadığını yeteri ölçüde inceleyemeyeceğini savunarak araştırmanın kusurlu olduğunu iddia etti. "Bitkisel ürün endüstrisinde kalite kontrolün bir sorun olduğu gerçeğini kabul ediyorum" diyen Gafner, yine de raporda belirtilenlerin abartılmış olduğunu söyledi. New York'ta bulunan Stony Brook Üniversitesi Tıp Merkezi'nden Profesör David A. Baker, internet ve dükkanlardan 36 kara yılan otu ilacı aldı. Barkod testleri ilacın kara yılan otu değil, Çin kökenli bir süs bitkisi içerdiğini ortaya çıkardı. Denet lenmeyen sektörü "Vahşi Batı"ya benzeten Baker, tüketicilerin çoğunun gerekli kontrol mekanizmalarının olmadığını söyledi. Baker, "Eğer çocuğunuz hasta olsaydı ve ona verilen 10 penicilin hapından 3'ü sahte olsaydı, herkes sokaklara dökülürdü. Fakat 10'da 3'ü sahte olan bitkisel ilaçların tüketilmesinin hiç kimse için bir mahsuru yok. Bu durumu anlamakta güçlük çekiyorum. Bu endüstrinin yanına kâr kalmasına nasıl izin verilir?" diye soruyor. THE NEW YORK TIMES

Paylaş

Görüntülenme:
Güncellenme Tarihi:20 Kasım 2013Yayınlanma Tarihi:21 Kasım 2013

© 2024e-Psikiyatri.com, bir NPGRUP sitesidir,
e-Psikiyatri.com bir NPGRUP sitesidir. Bu sitede verilen bilgiler, site ziyaretçilerinin/hastaların hekimleriyle mevcut ilişkilerini ikame etmek değil, desteklemek için tasarlanmıştır. Bu sitede yer alan bilgiler bir hekime danışmanın yerine geçmez. Tüm hakları saklıdır.