Bediüzzaman Said Nursi, 60. vefat yıldönümünde anıldı

Bediüzzaman Said Nursi, vefatının 60’ıncı yıldönümünde Üsküdar Üniversitesi tarafından düzenlenen “Bilimlerle Bütüncül Yaklaşım” başlıklı çevrimiçi bir programla anıldı.

Üsküdar Üniversitesi Kurucu Rektörü Prof. Dr. Nevzat Tarhan, insanlığın gelecekteki ihtiyaçları için Bediüzzaman’ın anlaşılması gerektiğini söyledi. Programa İstanbul İl Müftüsü Prof. Dr. Mehmet Emin Maşalı ve Bediüzzaman’ın öğrencisi Mehmet Fırıncı da katıldı.

Üsküdar Üniversitesi Risale-i Nur Araştırma Platformu ve Çağın Vicdanı Kulübü tarafından düzenlenen, Diyanet İşleri Başkanlığı İstanbul Müftülüğünün de desteklediği “Bilimlerle Bütüncül Yaklaşım” programında Bediüzzaman Said Nursi, vefatının 60’ıncı yılında anıldı. Koronavirüs salgını önlemleri kapsamında çevrimiçi düzenlenen 7. Anma programı, İbrahim Yağız’ın Kuran-ı Kerim Tilaveti ile başladı.

Prof. Dr. Nevzat Tarhan: “Bediüzzaman da Mevlana gibi sonra anlaşılacak”

İlk açılış konuşmasını Çağın Vicdanı Öğrenci Kulubü Başkanı Müberra Özdemir yaparken Üsküdar Üniversitesi Kurucu Rektörü Prof. Dr. Nevzat Tarhan, konuşmasında Bediüzzaman Said Nursi’yi sadece anma değil, anlama üzerine de durduklarını söyledi. Bugün Risale-i Nur’un ve Bediüzzaman’ın anlaşılması gerektiğinin altını çizen Prof. Dr. Nevzat Tarhan, “Neden gerekiyor? İnsanlığın gelecekteki ihtiyaçları için gerekiyor.  Mevlana nasıl hayatında bilinmediyse Bediüizzaman da hayatında bilinmedi. Daha sonradan bilinecek ama halen de bilinemiyor” dedi.



Prof. Dr. Nevzat Tarhan: “Dünyevileşmeyen, ticarileşmeyen ve siyasileşmeyen bir hareket”

Bediüzzaman’ın hayat hikayesini incelediğinde üç özelliğin dikkat çektiğini belirten Tarhan, “Onunla birlikte bir hareket başlamış. Bir kitap serisi yapmış. Şahıs merkezli değil, kitap merkezli bir hareket yapmış. Din karşıtlığının bilim adına desteklediği durumda bu hareketine başlamış. Risale-i Nur eserlerinin ve hareketinin üç özelliği var. İlki dünyevileşmeyen bir hareket olması. İkinci özelliği ticarileşmeyen bir hareket. Talebesine ve kendisine hiçbir zaman ticari bir menfaat elde etmemesi çok dikkatimi çekti. Üçüncü dikkatimi çeken özelliği ise siyasileşmeyen bir hareket olmasıdır. ‘Siyasetten ve şeytandan Allah’a sığınırım’ demiş ve hayatının sonuna kadar bunu sürdürmüş” ifadelerini kullandı.

Prof. Dr. Nevzat Tarhan: “RİNAP’ı Risale-i Nur’u anlamak için kurduk”

Bediüzzaman Said Nursi’nin üç konuyu çok istediğini kaydeden Prof. Dr. Nevzat Tarhan, “İlki eserlerinin diyanet tarafından basılmasıydı. Eğer ticari düşünseydi bu kitaplarını satarak çok büyük bir kar elde edebilirdi çünkü çok basılan kitapları var. 2014 yılında Diyanet İşleri kitabın basımını gerçekleştirdi. İkinci isteği Ayasofya’nın açılmasıydı ancak bu henüz gerçekleşmedi. Üçüncü isteği de Risale-i Nur eserlerinin okullarda okutulmasıydı. O da henüz gerçekleşmedi. Risale-i Nur’un okullarda okutulmasına engel bir muhtevası bulunmuyor. Fakat toplumda ciddi bir belki 70 – 80 sene süren kara propagandanın getirdiği algı var. Toplum halen Bediüzzaman’ı ve eserlerini tanımıyor Türkiye’de. Biz Risale-i Nur Araştırmaları Platformu RİNAP’ı kurarken en büyük amacımız Risale-i Nur’un bilinirliğini artırmaktı. Yanlış algıları düzeltip toplumun gerçekleri görmesini sağlamayı amaçladık” dedi.

Prof. Dr. Nevzat Tarhan: “Bediüzzaman, aktivist, realist ve idealist”

Bedüizzaman’ın davranış ve eylemlerini psikiyatrik yönden incelediğinde üç ana özelliğinin dikkat çektiğini belirten Prof. Dr. Nevzat Tarhan, bunları aktivist, realist ve idealist olarak sıraladı. Prof. Dr. Nevzat Tarhan  şunları söyledi:

“Neden aktivist? Çünkü Barla’da tek başına kitap yazdı, kitabı dünyada 50 ülkede çevrildi ve her yerde takipçisi var. Hiç hiyerarşik bir yapılanma kurmamış. Aktivist olmasına bunları örnek verebiliriz. Realist olmasına ise din bilimleri ile fen bilimlerini birleştirmesini, akılla kalbi birleştirerek bir metot seçmiş olmasını örnek gösterebiliriz. İdealistlik olarak da kendisini ziyarete gelenlere şöyle söylüyor: ‘Benden ilim öğrenmek için geliyorsanız gelmeyin, sadece Allah’ın rızası için gelecekseniz gelin’ diyor. Aktivist, realist ve idealist özellikleri dolayısıyla İslam tarihindeki üç alimin özelliklerini taşıyor. Aktivist özelliğiyle Abdulkadir Geylani hazretlerinin benzeri bir faaliyet yapıyor. Realistlik özelliği açısından ve medrese ilimlerindeki tespitleri açısından İmami Gazali Hazretlerinin bir örneğini bu çağda sunuyor. İdealist özellikleri dolayısıyla da İmam Rabbani hazretlerinin misyonunu Bedüizzaman’da görüyoruz.

İlim, irfan ve hikmeti birleştirmiş. Mektep, medrese ve tekkeyi bu hareketiyle birleştirmiş. Bediüzzaman’ın bu özellikleriyle tam bilinmiyor. Üsküdar Üniversitesinde Türkiye’de ilk defa bir üniversite ortamına Risale Nur’la ilgili bir yapı kurduk. Bunu açık ve şeffaf olarak devam ettirmek istiyoruz. Çünkü Bediüzzaman’ın hayatında, gündeminde gizlilik olmamış, hep açık ve şeffaf olmuş. Bediüzzaman’ı en iyi bu şekilde anlatabileceğimizi düşünüyoruz.”

Prof. Dr. İbrahim Özdemir: “Nur risaleleri, evrensel bir mesaj içeriyor”

Üsküdar Üniversitesi Felsefe Bölüm Başkanı Prof. Dr. İbrahim Özdemir de açılış konuşmasında Bediüzzaman Said Nursi’nin diğer İslam alimleri gibi sınır tanımadığını belirterek “İmâm-ı Rabbânî Hindistan’ın sınırlarına sığmadı. İmam Gazali kendi ülkesinin sınırlarına sığmadı. Mevlana Celalettin Rumi Anadolu’nun sınırlarına sığmadı. İbn-i Haldun bırakın Tunus’u Kuzey Afrika’ya sığmadı. Mesajı bütün dünyaya yaydı. Bugün Nur Risaleleri de Anadolu’nun sınırlarına sığmamış. Misakı Milli’nin dışına çıkmış. 50’den fazla dile tercüme edilmiş. Üzerinde yüzlerce bilimsel çalışma yapılmış. Tezler yazılmış ve yazılmaya devam ediyor. Bunun sırrı onu sadece Müslümanlara değil, tüm insanlara ve kesimlere hitap eden evrensel bir mesaj içermesidir” dedi.

Prof. Dr. Niyazi Beki: “Fen ve din bilimlerinin bütüncül bakışla okutulmasından yanadır”

Üsküdar Üniversitesi Risale-i Nur Araştırmaları Platformu Başkanı Prof. Dr. Niyazi Beki de Bediüzzaman Said Nursi’nin akıl ve kalbin bütünleşmesi yolunda fen bilimleri ile din ilimlerinin bütüncül bir bakışla okutulmasından yana olduğunu söyledi. Beki, “Kalbi aydınlatan din ilimlerinin ışığı olduğu gibi, aklı aydınlatanın da fen bilimlerinin ışığı olduğunu vurgulayan Bediüzzaman bütün hayatında müspet hareketi çalışmalarının baş tacı yapmıştır. Her konuda olduğu gibi ilim eğitim ve üretim konusunda da ihtilafı değil ittifakı, bütünleşmeyi, barışı, kardeşliği esas almıştır” dedi.

Prof. Dr. Mehmet Emin Maşalı: “Bediüzzaman Said Nursi, sabırla davasına sahip çıkmıştır”
İstanbul İl Müftüsü Prof. Dr. Mehmet Emin Maşalı ise Bediüzzaman Said Nursi’nin yaşadığı  zorluklara rağmen iman davasına sabır ve metanetle sahip çıktığını belirterek şunları söyledi:
“Said Nursi Hazretleri dendiği zaman pek çok sahih hadis kitabında geçen bir rivayet aklıma gelir; “Alimler Peygamberlerin mirasçılarıdır, zira onlar ne mal ne mülk bırakmışlardır. Sadece ve sadece ilim bırakmışlardır.” Yakın tarihe baktığımız zaman benim görebildiğim kadarıyla bu Hadis-i Şerifin ete kemiğe büründüğü şahsiyetlerden bir tanesi Said Nursi Hazretleri olduğunu çok rahatlıkla söyleyebiliriz.

Zira bu Hadis-i Şerif bize şunu ifade eder; Alimler öyle kimselerdir ki Peygamberlerin yapıp ettiklerinin aynısını yapmaya çalışmışlardır onların yolunun yolcusu olmuşlardır. Bu yolun yolcusu olmanın beraberinde getirdiği ne kadar zorluk varsa hepsini de çekmişlerdir. Hepsi ile de karşı karşıya kalmışlardır. Said-i Nursi Hazretlerine baktığımız zaman bir taraftan metanetle sabırla bir iman davası var, o davaya çok güçlü bir şekilde sahip çıkıyor. Ömrünü ona vakfediyor. Akabinde böyle bir davaya gönül vermenin beraberinde getirdiği ne kadar zorluk varsa hepsine göğüs geriyor. Dolayısıyla Hadis-i Şerifinin yakın tarihimizde ete kemiğe büründüğü ve Said olarak göründüğü bir zattan bahsediyoruz.”

Said Yüce: “Said Nursi’nin eserleri, insan nefsine tesir etmektedir”

İstanbul İlim ve Kültür Vakfı Yönetim Kurulu Başkanı Said Yüce, Bediüzzaman’ı çok değerli mirasına sahip çıkmanın önemli olduğunu belirterek Üsküdar Üniversitesine bu program için teşekkür etti. Said Yüce, “Onun eserleri sadece bu topraklara değil, tüm insanlığa mirastır. Said Nursi’nin eserleri Kuran-ı Kerim eczanesinden aldığı ilaçları insanlığın ihtiyaçlarına sunmasıdır. Bu eserler, insan nefsine tesir etmektedir” dedi.

Mehmet Fırıncı: “ Said Nursi hiçbir zulüm karşısında eğilimden ayakta durdu”

Bediüzzaman Said Nursî’nin öğrencisi Mehmet Fırıncı da Üsküdar Üniversitesine bu anma programı dolayısıyla teşekkür etti. Fırıncı, Said Nursi’nin hiçbir zulüm karşısında eğilmeden ayakta durduğunu, her zaman mazlumların yanında olduğunu kaydetti.



İki oturumdan oluşan programın “Bilimlere Holistik (Bütüncül) Yaklaşım” başlıklı ilk oturumun moderatörlüğünü Üsküdar Üniversitesi Felsefe Bölüm Başkanı Prof. Dr. İbrahim Özdemir yaptı.

Prof. Dr. Alparslan Açıkgenç: “Said Nursi bütüncül yaklaşımı esas alıyor”

İlk oturumda Üsküdar Üniversitesi Felsefe Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Alparslan Açıkgenç, Said Nursi’nin eserlerinden örnekler vererek Nursi’nin bütüncül yaklaşımı, bunda da Kuran-ı Kerim’i esas aldığını söyledi. Açıkgenç, Aristoteles’ten başlayarak İslam düşünce tarihinden Cumhuriyet dönemine kadar yaşayan İslam düşünce geleneğini özetledi. Said Nursi’nin İslam düşünce geleneğine nasıl hakim olduğunu ortaya koydu.

Prof. Dr. Colin Turner: “Modern bilim ve teknoloji konusunda sebep temelli yaklaşım göstermiştir”
İngiltere Durham Üniversitesinden Prof. Dr. Colin Turner, Said Nursi’nin özellikle modern bilim ve teknoloji konusunda daha fazla sebep temelli bir yaklaşım gösterdiğini belirterek “O bilimsel yaklaşımı ve teknolojiyi özellikle tam birbirine uygun olacak şekilde Allah’ı bilmek ve ibadeti yaşamın ortasına koymayla daha uygun olacağını ve örtüşeceğini söylemiştir. Ancak modern bilime yaklaşımı ikinci döneminde fazla nüansa sahip, daha fazla eleştirel olmuştur” dedi.

Prof. Dr. Yunus Çengel: “Bilime sırt dönülmesini kabul etmemektedir”

Üsküdar Üniversitesi Mütevelli Heyet Üyesi Prof. Dr. Yunus Çengel de Said Nursi Bediüzzaman’ın bilimlere bütüncül bir yaklaşım içerisinde olduğunu belirterek Bediüzzaman’ın ilim ve fenlere bakışını, “Fen, genel kaidelerden ibarettir” şeklinde tanımladığını söyledi. Said Nursi’nin sebep sonuç ilişkisini ortaya koyduğunu kaydeden Çengel, bilime sırt dönülmesini kabul etmediğini ifade etti. Çengel, Bediüzzaman’ın 1927’de söylediği “İnsanlık ileride ilim ve fenlere dökülecektir, bütün kuvvetini ilimden alacaktır” şeklindeki sözlerinin vizyoner bakış açısını yansıttığını ifade etti.

Hindistan Keşmir Üniversitesinden Prof. Dr. Hamidullah Marazi de Said Nursi’nin bütüncül bir yaklaşım içinde olduğunu, bilimin dine hizmet ettiğini söylediğini kaydetti.

İkinci oturumda “İmanın Sosyal Hayata Etkisi” ele alındı

“İmanın Sosyal Hayata Etkisi” başlıklı ikinci oturumda ise Prof. Dr. İsmail Latif Hacınebioğlu moderatörlük yaptı. Cezayir Üniversitesi’nden Prof. Dr. Amar Djidel, Yemen Âzel Üniversitesi’nden Prof. Dr. Necip Al-Soudi, Süleyman Demirel Üniversitesi’nden Prof. Dr. İshak Özgel, Bediüzzaman Said Nursi’yi her yönüyle konuştu.

Program, Dr. Mehmet Rıza Derindağ ve Prof. Dr. Ruhi Yavuz’un konuşmalarıyla sona erdi.


Paylaş

Görüntülenme:
Yayınlanma Tarihi:29 Haziran 2020

© 2024e-Psikiyatri.com, bir NPGRUP sitesidir,
e-Psikiyatri.com bir NPGRUP sitesidir. Bu sitede verilen bilgiler, site ziyaretçilerinin/hastaların hekimleriyle mevcut ilişkilerini ikame etmek değil, desteklemek için tasarlanmıştır. Bu sitede yer alan bilgiler bir hekime danışmanın yerine geçmez. Tüm hakları saklıdır.