Zayıflamanın en büyük düşmanı vücudun kendisi

Bugüne kadar bir kez olsun rejim yapmış olan herkesin bildiği bir şey var: Verilen kilolar her zaman geri alınıyor! Bilim dünyası ilk kez bunun doğru olduğunu kanıtladı. Peki ne yapmalısınız?

Bugüne kadar bir kez olsun rejim yapmış olan herkesin bildiği bir şey var: Verilen kilolar her zaman geri alınıyor! Bilim dünyası ilk kez bunun doğru olduğunu kanıtladı. Peki ne yapmalısınız?

sporABD’nin en saygın yayınlarından New York Times gazetesinin haftasonu ekinde geniş yer verdiği dosyaya göre kilo veren kişilerin metabolizmaları zayıf kalmayı imkansız hale getirecek şekilde değişiyor. Öyle ki kişi zayıfladığında salgılanan hormonlar adeta vücudun tekrar kilo almasını sağlamak için savaş veriyor. Avustralya’da 15 yıldır ülkenin en başarılı zayıflama kliniklerinden birini yöneten Joseph Proietto, en disiplinli hastalarının bile verdiği kiloları geri aldığını fark ettiğinde bu fenomeni araştırmaya karar verdi. Proietto merakını “Önceleri hastaların sağlıklı beslenmeyi ve egzersizi bıraktığı için kiloları geri aldığını düşündüm. Ama kuralları asla bozmayan hastalarımın bile kilolarını korumakta zorlandığını gördüğümde bunun daha iyi incelenmesi gerektiğini anladım” sözleriyle açıkladı.

5 KİLO GERİ ALDILAR

Doktorun şüpheleri haklı çıktı. Proietto 2009 yılından itibaren 50 obez hastasını yakın incelemeye aldı. Araştırmaya katılan erkekler ortalama 105, kadınlar ise ortalama 90 kiloydu. Bu kişilere günde 500 ila 550 kalori harcadıkları bir diyet uygulandı. 10 hafta içinde hastalar ortalama 13 kilo kaybetmişti. Verilen kiloları korumak için hepsine düzenli egzersiz yapmaları, az yağ ve bol sebze yemeleri tavsiye edildi. Hepsi bu programa harfiyen uydu. Ancak 1 yılın sonunda ortalama 5 kilo geri aldılar. Araştırmanın asıl ilginç yanı ise bu kişilerin vücutlarının hem zayıf hem de şişman kişilerinkinden tamamen farklı çalıştığının anlaşılması oldu.

 TÜM GÜÇLE ÇALIŞIYOR

Zayıflayan hastaların vücutları verilen kiloyu tüm gücüyle geri almaya çalışıyordu. Vücutlarında açlık hormonu ghrelin normalden yüzde 20 daha fazla salgılanıyordu. Açlığı bastıran peptide YY ve leptin hormonları da vücutta normalden az üretiliyordu. Sonuçta bu kişilerin vücudunun ister zayıf, ister şişman olsun hiçbir zaman kilo vermeye çalışmamış insanlara göre daha farklı çalıştıkları tespit edildi. Araştırma küçük boyutlu olmasına rağmen dünyanın en saygın tıp dergilerinden New England Medical Journal’da yayınlandığında son yılların en ses getiren makalelerinden biri oldu.

ÖMÜR BOYU SÜRÜYOR

Araştırmayı yöneten doktor Proietto’nun çalışması tıp camiasında kilo verme yöntemleriyle ilgili tartışmaya da yeni bir boyut kattı. New York’ta bulunan Columbia Üniversitesi’nde obezite araştırmacısı olarak görev yapan Doktor Rudolph Leibel, “Bugüne kadar hastalara kilo verdikten sonra zayıf ve mutlu yaşayabileceklerini söyledik. Bu yüzden tekrar kilo almaya başladıklarında hüsrana uğradılar kendilerini şişman bir hayata mahkum hissettiler” diyor. Leibel, “Asıl yapmamız gereken insanlara kilo vermenin ömür boyu süren bir süreç olduğunu anlatmak ve onları buna hazırlamak” yorumunu yapıyor. Araştırmalar kilo veren kişilerin kaslarının normale göre yüzde 20 ila 25 oranında daha az kalori yaktığını gösteriyor. Yani hayat boyu aynı kiloda kalmış bir kişi yarım saatlik yürüyüşte 200 kalori yakarken sonradan zayıflayanlar 150-160 kalori yakıyor. New York Times gazetesinin konuştuğu hemen hemen tüm uzmanlar bir konuda hem fikir: Diyetle zayıflayan kişiler asla, hayatı boyunca zayıf olan bir kişi kadar rahat beslenemez. Ömür boyu kilolarına dikkat etmek, doğuştan zayıf olan kişilere göre daha az yemek ve daha çok egzersiz yapmak zorundalar!

VERİLEN KİLO NASIL KORUNUR?

ABD’de zayıflayan ve zayıflığını korumayı başaran 10 bin kişi incelendiğinde hepsinin hemen hemen aynı alışkanlıklara sahip olduğu görüldü. Sıradan insanlara göre daha fazla egzersiz yapmaları gerektiğini biliyorlar. Bu nedenle günde yaklaşık 2 saat spor yapıyorlar. Uzmanlara göre bu, haftanın 7 günü, günde 6.5 kilometre yürüyüşe denk geliyor. Sabit kilodaki kişilere göre 50-300 kalori daha az tüketiyorlar. Çoğu düzenli olarak kahvaltı yapıyor ve çok daha az TV izliyor. Hemen hemen hepsi, her gün tartılarak birkaç yüz gram aldıklarında bile hemen müdahale edilorlar. Uzmanlar sonradan zayıflayanların diğerleri gibi tatli kaçamağı yapma lüksü olmadığını, ömür boyu dikkatli beslenmeleri gerektiğini söylüyor.

GENLER DE KİLOYU ETKİLİYOR

Şişmanlığı ve obezitenin asıl nedeni tam olarak bilinmiyor. Ancak bilim insanları yaşam tarzı kadar genlerin de etkili olduğunu düşünüyor. Kanada’da ikizler üzerinde yapılan bir araştırmada benzer şekilde beslenen ikizlerin yaşam biçimleri farklı bile olsa aynı oranda kilo aldığı görüldü. İngiltere’deki Exeter Üniversitesi’nde 2010’da yapılan bir çalışma da 32 genetik varyasyonun kilo alımı üzerinde kesin etkisi olduğunu ortaya koymuştu. Buna göre vücudunda FTO adlı genetik varyasyon bulunan kişiler kilo almaya daha yatkın. FTO’nun kopyasından 1 tane bulunanların obezite riski yüzde 30 daha güçlüyken, 2 tane bulunanların riski yüzde 60 daha yüksek. Avrupa ve Afrika’nın yüzde 65’inde FTO mevcutken, Asyalılarda bu oran yüzde 27 ila 44 arasında.

Paylaş

Görüntülenme:
Yayınlanma Tarihi:30 Aralık 2011

© 2024e-Psikiyatri.com, bir NPGRUP sitesidir,
e-Psikiyatri.com bir NPGRUP sitesidir. Bu sitede verilen bilgiler, site ziyaretçilerinin/hastaların hekimleriyle mevcut ilişkilerini ikame etmek değil, desteklemek için tasarlanmıştır. Bu sitede yer alan bilgiler bir hekime danışmanın yerine geçmez. Tüm hakları saklıdır.