Leyla ile Mecnun Çağımızda Yaşasaydı Ne Olurdu?

Leyla ile Mecnun Çağımızda Yaşasaydı Ne Olurdu?

AŞK TERAPİ

ÖNSÖZ

Aşk kavuşmanın engellenmesi ile hikâyeye dönüşür derler aşk romanı yazanlar.    

Ancak aşk sadece edebiyatçıların konusu değildir. Artık aşkın nörobiyolojisi, kimyası ölçülebiliyor, beyin görüntülemesi yapılabiliyor. Leyla ve Mecnun bugün hayatta olsalardı bir psikiyatri hastanesine yatırılır, güçlü ilaçlar, elektiriksel veya manyetik tedavilerle aşkları kabul edilebilir bir sınıra çekilebilirdi.

Aşkın 5N 1K’sını öğrenmek istiyorsanız bu kitap çok işinize yarayacak. Kitapta “kime âşığım, aşk nedir, neden âşığım, ne şartlarda âşık oldum, nasıl âşık oldum, aşkımın zamanlaması nasıldı, aşkımı nasıl sürdürülebilir hale getirebilirim...” gibi sorulara cevap vermeye çalıştım. “Self Report” yani kendi kendinizi değerlendirebileceğiniz üç önemli ölçeği sizin için uyarladım. Bunlar “yakın ilişkiler ölçeği”, “duygu ifadesi ölçeği” ve “yalnızlık ölçeği”dir; ilk ikisi Türkiye için geçerlilik ve güvenirlilik çalışmaları yapılmış ölçeklerdir.
Leyla ile Mecnun Çağımızda Yaşasaydı Ne Olurdu?
Evet, artık aşk duygusunu klinik ölçeklerle analiz edebiliyoruz, arka planında neler yattığını daha ustaca ve ince yöntemlerle ayrıştırabiliyoruz. Aşkın hem biyolojik hem de psikolojik boyutunu inceleyebiliyoruz. Fakat buna kadim bilgeliğin katkısını da eklemek gerekiyordu. Bunun için, yeni bilgiler ışığında Doğu hikâyelerini ve Mevlânâ’nın aşk öğretisini yeniden yorumlamaya ihtiyaç vardı. Bu kitapta bunu yapmaya çalıştım.

Kitabın sonuna eklediğimiz testleri kitabı okumadan yapmanızı, okumanız bittikten sonra duygusal farkındalığınızda gelişme olup olmadığını ölçmek için testleri yeniden yapmanızı öneririm.

Kitabın giriş kısmında aşk ve tedavi ilişkisi konusunda genel bir değerlendirme yapıldı. Olgun aşklar yaşayabilmenin anahtar kelimelerini bu bölümde bulabilirsiniz.
Birinci bölümde aşkın mahiyetini tartıştık. Burada ilk görüşte aşkın ne anlama geldiğini, kime âşık olduğumuzu, neden âşık olduğumuzu sonsuzluk arayışımızı bulabilirsiniz. İkinci bölümde aşkı anlamaya çalışırken devreye giren kavramların neler olduğunu göreceksiniz. Aşkın bitmeyen enerjisini ve akıl hastalığı boyutunu bu bölümde bulabilirsiniz. Üçüncü bölümde aşk ve evlilik ilişkisini değerlendirdik. Dördüncü ve beşinci bölümleri ise aşkın afetlerine ve faydalarına ayırdık.
Sözü uzatmadan, bu kitaptaki bilgileri oluşturmama çok katkısı olan hastalarıma ve yakınlarına toplu olarak teşekkür etmek istiyorum. Aşk Terapi’yi beş yıl önce kaybettiğim ve bana “Bir ölüye âşıkmışım” dedirten, (Mekânı cennet olsun, Allah hepimizi sevdiklerimizle birlikte haşretsin) kendisini çok özlediğim sevgili eşim merhume Nermin Tarhan’a ve bütün sevdiklerime ithaf ediyorum.

Aşk Terapi aşkın manasını anlamaya, acısını dindirmeye, yaralarını tedavi etmeye ve hayata renk katmaya öncelikle kendimden başlayarak bir nebze katkı sağlarsa, iyi dileklere ve dualara vesile olursa çok mutlu olacağım.

01.01.2014
İstanbul

GİRİŞ

İnsanın sevme kapasitesinin doruk noktası olan aşk;
Güçlü bir cazibe,
Sevdiği kişi ile birlikte bulunma arzusu,
Önemsenmenin verdiği tarifsiz haz,
Değer verilmenin hissettirdiği engin mutluluk
Başka bir varlığa duyulan derin bağ sebebiyle hissedilen sonsuz huzur, teselli ve güvendir.
Fakat çoğumuz aşk hakkında pek de bilgi sahibi değilizdir. Romanlar, filmler, popular şarkılar yoluyla elde edilen bilgilerin bütün sorunları çözeceğini zannederiz.
Aşk ruhumuzda yaşanırken bedenimizi vasıta olarak kullanır. Nefsimiz ister, kalbimiz sever, aklımız değerlendirir, bilincimiz tanımlar ve ruhumuz bağlanır.
Yanlış inanışlarımız nedeniyle hayatımızı değiştirebilecek bir enerji olan aşkı acı çektiren bir kaynağa dönüştürebiliyoruz. Ayrılık, firak, hicran aşkla birlikte anılır. Uzaktan ve mesafeli sevmeyi başaranlar ve doğru ilişki kurabilenler ayrılık acısını, ıstırapsız ve tatlı bir özlemin olduğu aşka dönüştürebilirler.Leyla ile Mecnun Çağımızda Yaşasaydı Ne Olurdu? 2
Aşk insan olma sanatını bilenlerde yaşar ve tomurcuklanır. Sorumluluk hissedenlerde yeşerir ve gelişir. Konuşabilmek, hediyeleşmek, fiziksel temas yani dokunabilmek, fedakârlık gösterebilmek gibi duygu dilleri geliştirmek aşka çok hizmet eder.
Aşk bilinmez ve çözülmez bir duygu değil, karmaşık bir gayretin ürünüdür; emek ve yatırım gerektirir. Bazı özet ve pratik örnekleri giriş bölümünde sunmak ve ayrıntılarını diğer bölümlere bırakmak istiyorum.

Samimi ve Otantik Aşk İçinde Görünmeyen Bir El Var
Savaş sonrası yıllar, 1949 ABD.  

“Babaannem çok hasta, acilen AB (-) kana ihtiyaç var. Kan verecek hiç kimseyi bulamadık, babam çok üzgün, ağlıyor. Sevgi ve çaresizliğin ağlamaları. Gözyaşları içinde hastaneden ayrılıyor. Yolda savaştan dönen bir asker görüyor, otostop yapan askeri arabasına alıyor. Asker, babamın ağladığını görünce nedenini soruyor. Babam anlatıyor, bir an sessizlik olduktan sonra asker yolcu künyesini gösteriyor üzerinde AB(-) yazıyor. Asker, babamdan hemen hastaneye dönmesini istiyor, kan veriliyor, hasta iyileşiyor. Askerin ismi o telaşta alınamıyor. Babaannem 47 yıl daha, 1996 yılına kadar yaşadı. Babam hâlâ kendi kendine onun bir asker mi, yoksa üniformalı bir melek mi olduğunu sorar durur.”

Samimi duyguların yoğunlaştığı dönemlerde çok kimse görünmeyen bir elin yardımını hissetmiştir. Samimi, saf, arınmış, yüksek ve otantik yani halis sevgi her zaman içinde olağanüstülükler taşımaktadır. Bu sıradışılıklar bazen bir derdin ilacı bazen kalbin coşması zaman zaman da manevi yardım olarak önümüze çıkar.
Otantik sevginin yardımı istenildiği ve beklenildiği zaman gelmez, genellikle hiç tahmin edilmediği zamanlarda ve beklenti olmayan anlarda irade dışı gelir.
Aşk eğer içinde saflık ve içtenlik taşıyorsa ve bunu öğrenmeyi başarmışsak gizli psikoloji yasalarını harekete geçirebileceğiz demektir. İşte bu kitapta aşkın yani yüksek ve otantik sevginin tedavi edici gücünü, teselli edici gücünü, insanı olgunlaştırma gücünü kullanabilmenin yollarını anlatmaya çalışacağım.

Sevgi Nasıl Aşka Dönüşür?

İstiridye kabuğunda incinin nasıl oluştuğuna dikkat ediniz. Sedef katman katman birikir, deniz hayvanı zaman içinde kum tanelerinden inci yapar. Aynı bunun gibi âşıkların güzel sözleri ve sıradan ama gerçek iltifatları sevgiyi aşka dönüştürür.
Bunun için önce eşinizin size özel olduğunu ve benzersiz olduğunu düşünmelisiniz.
Sevgi dolu bir bakış, bir tebessüm, birkaç güzel söz, inci tanelerinin kum tabakaları gibi sevgiyi katman katman aşk incisine dönüştürür.
Şu sözleri hak eden çok eş vardır.
“Çok sevimlisin.
İyi ki varsın.
Her zaman çok sakinsin, böyle olmasaydın ben çoktan delirmiştim.
Çok düzenli birisin, sen olmasan bu kadar başarılı olamazdım.
Bu sözün benim kendimi iyi hissetmeme neden oldu, sağ ol.
Ev düzenli olunca kendimi iyi hissediyorum, teşekkür ederim gibi…”
Aşk şanslı kişilere değil hak edenlere gelir.
Aşk edilgen kişilere değil karşı cinsin duygusal çekiciliğini harekete geçirebilenlere gelir.
Karşı cinsin duygusal çekiciliğini ise gerçekçi takdir, övgü ve onay sözcükleri harekete geçirir.

Aşk Acıları Paylaşanlara Gelir
Bazı ilişkiler vardır ki eşlerden biri ağlama duvarı olmuştur. Sanki gizli anlaşmaları var da biri şikâyet ediyor diğeri ona anlayış gösteriyor gibidir. Bu durum genellikle uzun sürmez ve sürdürülemez. Acıları paylaşmak derken bu kastedilmez.

Acıları paylaşmak aynı üzüntüyü duymaktır, sorunları çözmek değildir. Acıları paylaşmak sorunlara birlikte tanıklık etmektir. Sorunların çoğu karşı tarafın diken diken olmuş tüylerini yatıştırıp sakinleşmeyle çözülebilecek şeylerdir aslında.

Eğer kalbe karşı bir kalp varsa ufak tefek sorunlar paylaşarak aşılabilir. Ufak tefek sorunları paylaşanlar, örneğin trafikte bir saat tıkanıklıkta neler yaşadığını anlatan eşini dinlemeyi başaran kişilerdir. Bu kişiler hayatın bir trajedisi ile karşılaştıklarında kendilerini anlayan, teselli edebilen, sorunlara birlikte göğüs geren bir yol arkadaşına sahip olur.
Hayat yolculuğu zorluklar olmadan gerçekleşmez. Bugün sağlıklı ve güçlü olabilirsiniz ancak tahmin etmediğiniz veya öngörmediğiniz bir zamanda birtakım sorunlar önünüze çıkabilir. Hayat insanın beklentileri ve planlarından değil yaşadıklarından oluştuğuna göre yol arkadaşı çok önemlidir. Hasta olduğunuzda, tökezlediğinizde yanınızda bulunan gerçek dostun eşiniz olması aşkla mümkün olur ve bu da aşka anlam katar.

Aşk Oyununun Kuralları
Eğer aşk otantik sevgi ise halis hale gelinceye kadar uzun işlemlerden geçmelidir. Ham iken pişmeli, yanmalı ve olgunlaşmalı; içinde muhteşem bir bilgi olmalıdır.
Birinci bilgi: En az kendini düşündüğün kadar karşındaki insanı da düşün. Böyle olursa aşkın karşılık bulur.
İkinci bilgi: Davranışlarının doğal sonucunu yaşamaya fırsat ver. Örneğin, eşiniz size hakaret etti ise özür dilemesini beklediğinizi ona hissettirin.
Üçüncü bilgi: Otantik aşkı en iyi ifade eden kelime şefkattir. Çünkü şefkatte karşılık beklentisi yoktur, ücret istenmez.
Dördüncü bilgi: Ağlamak sorun çözmez. İçinde ağlama olan aşklar ücret ve karşılık görme beklentisini ifade eder. Maşukunu kusurları ile seven ağlamaz, kabullenir.
Beşinci bilgi: Sözlerinin ve davranışlarının sorumluluğunu üstlen.
Altıncı bilgi: Kontrol edemediğin veya gücünün yetmeyeceği bir şeye âşık olduysan kavuşma imkânı olmadığı için ömür boyu aşk kurbanı olarak yaşayacağını kabullen.
Yedinci bilgi: Sevdiğinle çatışma yaşıyorsan dürüstçe mücadele et. İstediğini söyleyen istemediğini duyar, istediğini yapan istemediğini yaşar kuralını unutma. İyi ve dürüst bir kavga insanı şaşırtan ve üzen şeyleri ortaya çıkardığı için aşka ümit verici etki katar.
Sekizinci bilgi: Eskimez aşklar sıradan yaşantıyı şaşırtıcı keşiflerle süsleyenlere isabet eder. “Seni ne heyecanlandırır, ölmeden önce ne yapmak istersin, gizli hayalin ne, beni neden seviyorsun, şu anda ne düşünüyorsun?” gibi sorular uzun ilişki körlüklerini gideren keşif yolculuklarıdır.
Dokuzuncu bilgi: Takdir, övgü, onay, iltifat ve güzel sözleri kullanmak sevdiğine ikram etmek değildir, birlikte yaşamanın kirasını ödemektir. İlişkisinin kirasını ödemeyen, iyi ilişkiyi hak etmiyor demektir.
Onuncu bilgi: Bediüzzaman “ Aşk çekici bir güzelliğe yönelmiş çılgın bir cezbedir” diyor. Aşkı ebedileştirmek için mecazi aşkı hakiki aşka çevirmek, yani âşık olunan kişinin ilahi ve sonsuz güzelliğin bu dünyadaki bir yansıması olduğunu düşünerek sevme sırrını unutmamak gerekir. Böylece cezbenize mesafe koyarsanız aşkı çılgınlaştırmamış olursunuz. Yanmadan içiniz ısınabilir, sonsuz hayatta kavuşma ümidiyle aşkınız canlı kalır.

Aşk Bir 'Bağımlılık' mı?
Sıcak, sevimli ve esrarlı aşk duygusu ile bilimin soğuk, analitik ve nesnel yüzünü bir araya getirmek gerçekten zordur. Bu sebeple bilim adamları asırlardır aşkı şairlere, edebiyatçılara ve filozoflara bırakmışlardı. Ancak aşk da artık bilimsel kategori olarak ele alınmaya başlandı.
2007 yılında yayınlanmış bir araştırma sonuçları aşkın beyinsel boyutu ile ilgili anlamlı sonuçlar açıklıyor. Bu araştırmada aşkın beyinde tıpkı kokain gibi bir etki yarattığı belirtildi. ABD'de içinde New Jersey, Albert Einstein ve New York üniversitelerinden psikolog ve nörologların yer aldığı bir ekip tarafından yapılan araştırmada, aşk duygusunun tıpkı açlık ve susuzluk gibi temel duygular arasında yer aldığı ve çok güçlü olduğu dile getirildi.

Araştırmada, çılgınca âşık ve terk edilmiş gençlerin beyinleri nörogörüntüleme ile tarandı. Sevdiklerini düşünmeleri söylenen deneklerin beyninde hep aynı bölge aktif oldu. Bu bölgenin mutluluk veren dopamin hormonu salgısına uğradığını belirten araştırmacılardan Prof. Helen Fisher araştırma sonucunu "Tüm temel dürtüler dopamin sistemiyle ilgilidir. Aşk da öyle... Dopamin temel ihtiyaçların tatmin edildiğini gösterir " diye açıkladı.

Yapılan testler sırasında beyindeki motivasyon ve ödül sistemi bölgesi denilen kesimin, yemek yeme, su içme, sevilen kişiyle telefon görüşmesi yapma gibi gereksinimlerin karşılanması sırasında aktif olduğu görüldü. "Bağımlılık çok güçlüdür. Kokain bağımlılığı da dopaminle ilgilidir" diyen Prof. Fisher, yeni âşıkların çok enerjik olmasını da dopamin etkisine bağladı. Prof. Fisher’a göre, "Dopamin dikkat odaklanmasını sağlar. Bu yüzden âşıkların gözünde sevdiklerinden başkası yoktur."

İnsanın İlk Aşkı Kendisidir
İnsanoğlunun doğası gereği bebeklik döneminde ilk sevgi nesnesi kendisidir. Büyüdükçe sevgi yatırımını annesinden varoluşa kadar geniş bir yelpazeye yayar.
İnsan kendini eğitmemişse iyiliği ve kazanımları kendinden bilmeye başlar, böylece sevdiğinin birçok iyiliğini ve olumlu yönünün görmez olur. Övgü ile beslenen, özeleştiri yapamayan bir yeryüzü tanrısına dönüşür. Böyle kişiler kendi mutluluklarının başkalarınınkinden önde tutma eğilimindedirler.
Nefsini eğitmeyen kişi kendini sınırsızca özgür, bağımsız ve kutsal görmeye yatkındır. Egosunu kutsallaştırmış kişi, kendisine itiraz eden sevdiğini bile bir anda düşman kategorisine sokup ondan nefret edebilir. Kendisini sorumluluk duygusuyla eğitmemişse özgürlük ve sorumluluk dengesi kuramadığı için hakkaniyetli davranamaz.


Paylaş

Görüntülenme:
Güncellenme Tarihi:31 Ağustos 2018Yayınlanma Tarihi:26 Ocak 2016

© 2024e-Psikiyatri.com, bir NPGRUP sitesidir,
e-Psikiyatri.com bir NPGRUP sitesidir. Bu sitede verilen bilgiler, site ziyaretçilerinin/hastaların hekimleriyle mevcut ilişkilerini ikame etmek değil, desteklemek için tasarlanmıştır. Bu sitede yer alan bilgiler bir hekime danışmanın yerine geçmez. Tüm hakları saklıdır.