

Eskiden tedavi için gerekli kan aktarımı sırasında vücutta biriken aşırı demir hayati organlara zarar vererek yaşam süresini kısaltıyordu. Fazla demiri dışarı atacak pompa sistemini ise zahmetli bulan birçok genç, buna dayanamıyor ve tedaviyi yarıda kesiyordu. Oysa teknolojideki hızlı gelişmeler sayesinde hastalara umut olan yeni tedavi yöntemleri yüzleri güldürüyor. Acıbadem Üniversitesi Kemik İliği Nakli Merkezi Sorumlusu ve Acıbadem Kozyatağı Hastanesi Hemotoloji Uzmanı Prof. Dr. Siret Ratip, 8 Mayıs Dünya Talasemi Günü kapsamında yaptığı açıklamada, pek çok Talasemi hastası için umut veren son gelişmeleri anlattı. Renk solgunluğu ve çabuk yorulma dışında bir belirti vermeyen Talasemi (Akdeniz Anemisi) taşıyıcılığı bu nedenle çoğunlukla demir eksikliği ile karıştırılıyor. Ülkemizde en sık görülen genetik hastalıklar arasında başı çekiyor. Öyle ki ülke genelinde yüzde 2 olan taşıyıcılık bazı Ege ve Akdeniz illerinde yüzde 10’a ulaşıyor. İki çeşidi bulunan Talasemi’de bir grup ‘taşıyıcı’ olarak adlandırılırken taşıyıcıların diğer sağlıklı kişilerden çok farklı sorunları olmuyor. Hafif kansızlığın neden olduğu halsizlikten sıklıkla yakınıyorlar ancak taşıyıcı olmaları yaşam sürelerinde herhangi bir kısalmaya yol açmıyor. Kendileri gibi bir taşıyıcı ile evlenmeleri durumunda ise iş değişiyor. İki Talasemi taşıyıcısının evliliği sonrası doğan her çocuk % 25 olasılıkla Talasemi hastası olarak dünyaya geliyor. İşte “Talasemi majör” olarak adlandırılan hasta grubunun mutlaka zaman kaybetmeden tedavi edilmesi şart. Zira tedavisiz bırakılırsa yaşam süresi ciddi ölçüde kısalıyor. İlk yaş civarında halsizlik, rengin aşırı solukluğu, karaciğer ve dalağın giderek büyümesine bağlı karın şişmesi ile kendini belli eden hastalık tedavi edilmediğinde hasta kısa sürede yaşamını kaybediyor. Acıbadem Üniversitesi Kemik İliği Nakli Merkezi Sorumlusu ve Acıbadem Kozyatağı Hastanesi Hematoloji Uzmanı Prof. Dr. Siret Ratip, Talasemi hastalığının, taşıyıcılığın aksine yaşam süresini belirgin olarak kısaltan ve bir yaş itibarı ile yaşam boyu düzenli kan transfüzyonu gerektiren bir hastalık olduğunu belirtiyor. Paylaş