Stres ve Manevi Yaşam

Gurur zayıf adamın güçlü taklidi yapmasıdır. ERIC HOFFER:”

Tevhit inancında “Doktor ve ilaç sebeptir şifayı Allah verir” düşüncesinin ve İncil’de “Allah sizin yanınızdadır” inancının insana kazandırdığı faydaların ilginç örnekleri vardır.

KONTROL DUYGUSU

Bir insanın en büyük korkusu kontrol duygusunu kaybetme kaygısıdır. Kendisi ile, yakınları ile, beden ve akıl sağlığı ile kontrolü kaybedeceği düşüncesi bile o insanı çaresiz, güçsüz yapar. Kendini kötü hissetmeni netice verir.  İnsanoğlu doğaya hakim olma çabasında iken midesine, kalbine, iç organlarına sahip olamadığı ve kontrol edemediğini fark etmesi onun kendisini köyü hissetmesine neden olur.

Bir çocuk düşününüz. Korkulu anın nedir denirse kendini güvende hissetmediği, kendini yönetemediği anı söyleyecektir. En mutlu anın nedir denildiğinde korktuğu anda annesinin kucağına sığında dakikaları söyleyecektir.

İşte insanoğlu da kontrol duygusunu kaybetme korkusu, gelecek korkusu kendini tehlike ve tehdit altında hissettiği anda sığınacak bir liman arayacaktır.

İnsanoğlu yüksek bir akıl cihazına sahip, fakat bu cihaz isteklere cevap verecek güce sahip değil. En iyiyi, en güzeli istiyor. Hastalıklar, olaylar, belalar onu bunalıma itiyor. Korkular, kırgınlıklar, aşağılık ve suçluluk duyguları mutluluğu engelliyor.

Olaylar karşısında güçsüz, çaresiz ve yetersizlik duyguları ile kıvranırken intihar etmek ve ölmek daha anlamlı hale geliyor.

Bu ruh halindeki bir insan eğer depresyonda değilse bile girmek üzeredir. İşte içtenlikle dua etmek alışkanlığına sahipse büyük bir güce sahip olmaktadır.

O çocuğun korktuğu anda annesine sığındığındaki mutlu ve güvenli hali güçsüz, zayıf ve çaresiz insanın Yüce Yaratıcıya sığındığı anda güven ve teselliye dönüşecektir. İslam inancında bunun karşılığı tevekküldür. Üzerindeki yanlışla yüklenmiş olduğu yükleri her şeyi bilen, her şeye gücü yeten ve her şeyin kontrolü onda olan Yüce Rabbe sığınarak teslim olmaktır. Büyük İslam alimi Bediüzzaman “iman tevhidi, tevhid teslimi, teslim tevekkülü, tevekkülde iki dünya saadetini netice verir” derken insanlara büyük teselliyi ifade ediyordu.

Pozitif Bilim Ne Diyor?

Modern dünyamızda bir inanç vardı; tıp pozitif bilimdir, manevi inanç teokratik bir konudur. İkisi birbiri ile hiçbir zaman uyuşmaz. Bu inanç sarsıldı. Çünkü manevi yaşantıların insan beyninde bazı kimyasalları harekete geçirdiği, bu kimyasalların savunma sistemini harekete geçirerek hastalıkları yendiği bilinmektedir. Daha önemli bölümlerde ayrıntısı bahsettiğimiz bu gerçekler tıp bilimi ile manevi inancın birlikteliğinin insanın hem bedensel hemde ruhsal sağlığına büyük olumlu etki yaptığını doğrulamaktadır.

Nefret, kin, öfke, düşmanlık, suçluluk gibi olumsuz duygular, elem, keder gibi hisler insan beyninin frontal alanlarında limbik sistemde aşırı metabolizma artışı yapıyor. Beyni kemiren düşünceler beyni yoruyor. Beynimiz bize yardım etmemeye başlıyor. Yüksek beyin işlevleri otonom sinir sisteminin işlevlerini, bozuyor, birçok psikomatik hastalıklar ortaya çıkıyor. Astım, alerji, hipertansiyon, guatr, ülser, kolit... gibi hastalıklar hedef organlarımızın hastalanmasıdır.

Kişinin ümit, sevgi, bağışlama, yaratıcının ona yardım edeceği, onun ellerine kendini bırakma, ona güvenme, yalnız ona inanma, yalnız ondan yardım isteme duyguları iyileşme beklentisini artırıyor. Artan iyileşme beklentisi beyinde serotonin, noradrenolin, noropeptid gibi ruh halini düzenleyen salgıları artırıyor. Bu salgılar limbik sistem, hipotalamus, hipofiz ve hormonal sistem ve kemik iliği yoluyla savunma sistemini kuvvetlendiriyor. Böylece organizmamız kendi kendine yardım ve tamir işlevini başlatıyor.

İçimizdeki büyük doktoru ve geniş eczaneyi harekete geçirmek için sağlam manevi inancın somut etkilerini bilim gözüyle görebiliyoruz.       

Kültürel Özellikler

1960 yılında ABD’nin Pelsilvanya Eyaletinin Roseto kasabasında bir araştırma yapıldı. Bu kasaba İtalyan asıllı Katolik Amerikalıların oturduğu bir yerleşim bölgesiydi. Araştırmacıların dikkatlerini çeken özelliği ise, kroner kalp hastalıkları vakalarında, tüm ABD geneliyle kıyaslandığında en düşük orana sahip olmasıydı. ABD’de kalp krizinden ölüm oranı 1000 kişide 3,5 iken Roseto kasabasında bu oran 1000’de 1 idi. Ayrıca ülser başta olmak üzere pek çok hastalık, Roseto’da ülke ortalamalarının çok altında görülmekteydi. Bunun nedenini bulmak için geniş bir alan araştırması yapıldı.

Neticede, beslenme alışkanlıklarından yaşam tarzına kadar pek çok değişken araştırıldı. Elde edilen başlıca farklılıklar ise şunlardı: cadillac arabalar, lüks düşkünlük, tüketim çılgınlığı, henüz bu kasabayı istila etmemişti. Muhafazakardılar ve geleneklerine sahip çıkılıyordular. Aile bağları çok güçlüydü. Yaşlılar, aile içinde çok büyük saygı ve sevgi görüyorlardı.

60’lı yılların sonunda değişkenler tekrar incelendi. 55 yaş grubunda kalp krizi ölüm oranının ABD geneline oldukça yaklaştığı görüldü. Bununla birlikte, kasaba halkının yaşam şartlarında bariz değişiklikler meydana gelmişti. Bireysellik artmış hatta bencillik derecesine ulaşmıştı. Aile bağları zayıflamış, tüketim çılgınlığından nasibini almışlardı. Roseto sakinleri artık hiçte sakin sayılmazlardı.

Araştırmacılar bilimsel olarak olayı şöyle yorumlamışlardır: “Kültüre bağlı destekleyici özelliklerin değişmesi.”

Stres nedir?

Stres, insanın iç dengesini ve uyumunu bozan zorlama olarak tanımlanır. Fakat kedisi öldüğü için depresyona girecek derecede incinebilen bir kişi, kimsenin dayanamayacağı bir acıya dayanabilmektedir. Bu nedenle stres, kişiden kişiye değişebilen bir kavram olarak kabul edilmelidir.

Günümüzde midesi yanan, başı ağrıyan, çarpıntısı olan, göğsü sıkışan, endişe ve tedirginlik içindeki insanlar, rahatsızlıları ile stres arasındaki ilişkinin genellikle farkındadırlar.

Stresin kaynağı:

Bireyin herhangi bir uyarana verdiği anlam o uyaranın stresör olup olmadığını kararlaştıracaktır. Bir kişi düşününüz hayatı çok seviyor ve ölümden çok korkuyor. Bir gün kalbinde bir çarpıntı olur ve vücudunun bir tarafı uyuşur. Kalp krizi ihtimali veya felç geçirme korkusu içinde yaşamaya başlar. En büyük sermayesi olan hayatı tehdit altındadır. Doktor doktor dolaşarak ikna olmaya çalışmaktadır. Fakat pozitif bilim, ölüm konusunda çaresizdir. Yapılabilecek iki şey var:

İçki ve eğlenceyi yoğunlaştırarak devekuşu rolüyle gerçeklerden kaçmak.

Gerçek inancın verdiği teslim ve tevekkülle kadere sığınmak. İnançtaki lezzet o kişi için manevi bir ilaç için gibi tedavi edici olacaktır.

Strese vücudun cevabı:

Geçici kısa süreli stresle, uzun süreli tekrarlayan stresin bedendeki stresleri farklı olmaktadır.Bu durum beyin tarafından alınır ve tehlike olarak değerlendirilirse stres reaksiyonu başlar.Beyinde Kortizol ve Betaendorfin hormonları, böbreküstü bezinden Adrenalin maddesi salgılanır.Bu salgılar kısa ve geçici durumlarda dokuları koruyucu, uzun salgılamalarda ise hastalık yapıcıdırlar (hipertansiyon, ülser)...

Son yapılan araştırmalar tolere edilemeyen stresin vücut savunma sistemini zayıflattığı, savunma sisteminin zayıflaması ise gizli ve bastırılmış önemli hastalıkların ortaya çıkmasına sebebiyet verdiği görüşünü doğrular niteliktedir. İran Şahı’nın, İsmet İnönü’nün, Nixon ve Faruk Gürler’in siyasi kayıplarından kısa süre sonra ağır hastalılara yakalanmalarında, yaşadıkları yoğun stresin büyük rolleri olmuştur.

Stresi tanımak onu kontrol edebilmenin ilk adımıdır. Aşağıdaki belirtilerin bir kısmını kendisinde gören onunla baş edebilmek için çalışmaya başlamalıdır.

Saldırgan veya kayıtsızlık

Sıkıntı, gerilim hali, sinirlilik

Neşesizlik, durgunlaşma

Dinlenmekle geçmeyen yorgunluk

Unutkanlık, korkulu rüyalar

Karamsarlık, yalnızlık hissi

Yersiz suçluluk duyguları

Organik bir açıklaması olmayan: ağız kuruluğu, üşüme, titreme, vücutta uyuşma, karıncalanma hissi, sebepsiz çarpıntı, soğukluk veya sıcaklık hisleri, baş ağrısı, baş dönmesi, idrar sıklaşması, mide bulantısı, kusma, ishal, uyku ve iştah bozuklukları, konuşma güçlükleri, uykuda diş gıcırdatma, gürültü ve sese karşı aşırı hassasiyet.

“Bu belirtilen 3 günden fazla sürerse bir doktora gidilmelidir.”

Diğer insanlara yardım edebilmek için onlardaki stres belirtilerini bilmemizde  de fayda vardır:

Gittikçe artan içki, sigara, hap kullanımı, kolay heyecana kapılma, ani patlamalar, öfke hali, yetersiz yeme içme, çocuksu tepkiler, huzursuzluk, gereksiz riske girme, eleştiriye aşırı hassasiyet.

Değişen yüce değerler

İlk gençlik çağlarının başında bir genç düşünün. Kimlik duygusu gelişmek üzere ve idealleri  ile özdeşim kurmaya başlayacak. Yaşadığı toplumun önüne sunduğu yaşantı biçimine göre, zengin olmalı, meşhur olmalı, dünyaya bir defa geldiği için hayatın tadını çıkarmalı, bir evi, arabası ve kız arkadaş(lar)ı olmalı, kimse de hayatına karışmamalı...

Ego idealinde, hedef değer olarak bu öneriyi benimseyen gencin hayatını şu davranış ve düşünce kalıpları şekillendirecektir:

“Amacıma ulaşmam için en önemli aracım paradır.”

“Toplumda beğenilen, kabul gören kişiler para gücü olanlardır.”

“Parasız rahat yaşamak mümkün değildir.”

“Parası olan nasıl kazanırsa kazansın saygın duruma gelmektedir.”

Bunlar gibi kabul gören ve günümüzde ön plana çıkan değerlerin hem bireysel hem toplumsal sonuçları olacaktır. İnsanlar farkında olmadan kendilerini bir yarış içinde bulacaklardır.

Bireyler daha bencil, çıkarcı ve tüketim çılgını haline gelmektedir. İnsanlar zengin olabilmekte ama mutlu olamamaktadır.

Batı tarzı yaşantı biçiminde yitirilen yüce değerler;

"Emek, çalışmak, dürüst olmak, insanlara faydalı olmak, iyilikte yarışmak, yardım sever olmak, kavgacılığı değil acıma duygusunu ön plana çıkarmak, tüketim çılgınlığı değil yetinme duygusu, ahlaklı, vicdanlı, insaflı olmak..."

Bugün batı toplumlarında istatistik neticelere göre stres ve depresyon anlamlı biçimde artmaktadır. Burada yüce değerlerin geri plana itilmesinin rolü yok mudur?

İnsanlardaki dizginlenemeyen hırs ve beklenti düzeyinin yükselmesi kişinin gücünü aşarsa, insan ne kadar varlıklı olursa olsun fakir konumuna düşer ve böylece önlenemez bir şekil de stres başlar. Yetinme duygusu ne büyük şans ve zenginliktir. Aza sahip olan değil, çoğu isteyen fakirdir.

İnancın rolü

Yirmi birinci yüzyıla giren dünyamızda. ozon tabakasının delinmesinden daha fazla, tahammül edilebilirliğin çok üstündeki stres atmosferleri gündemden düşmemektedir.

Batı bilim adamları insanları hem zengin, hem mutlu yapabilmek için büyük araştırma projeleri yürütmektedirler.

ABD Morrishtown Stres Tanı ve Tedavi Merkezi Müdürü Dr. William Rosenblatt, yapılan uzun araştırmaların sonuçlarını şöyle özetlemektedir: Evli insanlar bekarlardan, dengeli beslenenler beslenme bozukluğu olanlardan, içki ve sigara kullanmayanlar tiryaki ve alkoliklerden, spor yapanlar hantal insanlardan daha az strese maruz kalmaktadırlar.

İnanan insanın en önemli sığınağı duadır. Duanın üç önemli psikolojik faydası vardır:

1. Problemlerini kelimelerle ifade etmeye imkan verir. Problemin karışıklık ve belirsizlikten kurtulmasına yardım eder.

2. Dua kişiye yükünün paylaşıldığı, yalnız olmadığı duygusunu verir. En

çaresiz  ve ümitsiz durumlarda her şeyi duyan, hey şeyi bilen ve gücü yeten bir kudrete inanmak, sığınmak ve güvenmek o kişiye sakinlik ve huzur verir. Güven duygusunun gelişmesine ve korkularını yenmesine yardımcı olur.

3. Çaresiz kişi pasiftir. Bir şey yapamamaktadır. Böylece “yapmak” konusunda bir adım atmış olur.


Paylaş

Görüntülenme:
Yayınlanma Tarihi:01 Ocak 2000

© 2024e-Psikiyatri.com, bir NPGRUP sitesidir,
e-Psikiyatri.com bir NPGRUP sitesidir. Bu sitede verilen bilgiler, site ziyaretçilerinin/hastaların hekimleriyle mevcut ilişkilerini ikame etmek değil, desteklemek için tasarlanmıştır. Bu sitede yer alan bilgiler bir hekime danışmanın yerine geçmez. Tüm hakları saklıdır.