Sosyal medya bağımlısı mısınız?

Neden bazılarımız gerçek hayatta sıradan bir kişilik sergilerken, sosyal medyada farklı kişilere dönüşüyoruz? İnternette cevval bir ‘klavye kahramanı’na dönüşen o kız, geçen gün haksız yere laf işittiği halde ağzını açıp tek kelime bile edemeyen iş arkadaşınız değil mi?

Sosyal medya kuşkusuz hayatımızın her yerinde. Nereye gitsek, cebimizde kocaman ve renkli bir dünyayı yanımızda taşıyoruz. Öyle yoğunuz ki, yıllardır yüzünü görmediğimiz çoğu insanla ilişkimizin hala sürüyor olmasını bile sosyal medyaya borçluyuz. Buluşamıyoruz ama birbirimizi takip ediyor ve haberleşebiliyoruz. Bir tık uzaktaki her şey zamanın bize yüklediği ağırlıkları kaldırıyor ve hayatın daha kolay akmasına yardım ediyor...

ALDIĞIMIZ LIKE’LARLA RAHATLIYORUZ!

Gerçek hayattan uzaklaşarak, kendine yabancılaşan insanların sayısı artıyor. Sosyal medya üzerinden klavye kahramanlarına dönüşüyoruz. Söyleyemediğimiz her şeyi daha ustaca ve cesaretle ifade ediyor, hakkımızı boşluğa haykırır gibi arayarak rahatlıyor, aldığımız like’larla gizli gizli, çaktırmadan rahatlıyoruz. Facebook logosu üzerinde duran ‘kırmızı +1’ bize iyi geliyor. Onaylanmak hoşumuza gidiyor. Hoşumuza gittikçe de sıradaki her +1’i tutkuyla beklediğimiz bir kısır döngüye giriyoruz.

AN’DA KALMAK MÜMKÜN MÜ?

Telefonumuz sevgilimiz haline geldi. Biz de onun elini bırakmak istemiyoruz, hatta mümkünse ona göz açtırmıyoruz! Uzun zamandır görüşmediğimiz arkadaşlarımızla buluşabildiğimiz o akşam bile, sohbetin durağanlaştığı ilk anda elimize telefonları alıyoruz. Sinemaya mı gittik... 10 dakikalık arada sosyal medyaya girmeyen var mı? Bir şey kaçırdık mı? Oh kaçırmamışız! Artık filmin ikinci yarısına, sigarasını söndürmüş bir tiryakinin huzuru içinde devam edebiliriz! Derken eve dönüşte radyoda bir reklam cıngılı dikkatimizi çekti. Sanki binlerce insan arasından gizlice size sesleniyordu: “Aylardır peşinde olduğun kişinin Facebook’ta ilişki durumunu ‘ilişkisi yok’ yaptığı o anı seviyorsan cepte bilmemneye bayılacaksın, beklediğin fırsatlara merhaba!” Reklamlar bile bağımlılığımızı kullanır hale geldi, bu konudan yürüyor... Evet, çoğumuz bağımlıyız. Bununla yüzleşmenin tam zamanı.

GERÇEKLE OLAN BAĞLANTINIZ KOPABİLİR

Geçen yıl New York’ta gerçekleştirilen Amerikan Psikiyatri Birliği Kongresi’nde; mesleği özel bir çalışma gerektirmedikçe, internetle günde 6 saatten daha fazla vakit geçirilmesi ve bu ilginin 6 aydan uzun sürmesinin ‘internet bağımlılığı’na işaret ettiği görüşüne varıldı. Şimdi kendinize bir bakın. Siz de bağımlı mısınız? Prof. Dr. Bengi Semerci’ye göre, narsist kişilik özelliği gösterenlerin ve düşük benlik saygısı olanların sosyal medyada geçirdikleri zaman daha fazla. Üstelik sosyal medyada çok zaman harcayanlar diğer insanların kendisinden daha iyi bir hayatı olduğuna inanıyor. Evet sonuçta, daha çok görülmek ve duyulmak istiyoruz. Biraz da yalnızlığımızdan ileri geliyor bu durum. Prof. Dr. Semerci, daha çok takip edenimizin olmasını istememizin de bir sorun olduğuna parmak basıyor: “Seyircisiz paylaşım olmaz. İzleyenler çoğaldıkça, takip etmeleri için daha fazlasını vermek ister insanlar. Sonuç olarak ego okşanır. ‘Ne kadar çok kişi takip ediyorsa o kadar iyiyim’ duygusu beslenir ve bu da zamanla narsisizme yol açar. Eğer sanal iletişim canlı iletişimin üstüne çıktıysa, yanlış yoldasınız. Yaşamı kaçırmak bir yana, gerçekle bağlantınız kopabilir. Varlığımız sadece sanal ortamdaysa, varlığımızı sorgulamamız gerekiyor.”

HÜRRİYET


Paylaş

Görüntülenme:
Güncellenme Tarihi:30 Nisan 2016Yayınlanma Tarihi:07 Ocak 2016

© 2024e-Psikiyatri.com, bir NPGRUP sitesidir,
e-Psikiyatri.com bir NPGRUP sitesidir. Bu sitede verilen bilgiler, site ziyaretçilerinin/hastaların hekimleriyle mevcut ilişkilerini ikame etmek değil, desteklemek için tasarlanmıştır. Bu sitede yer alan bilgiler bir hekime danışmanın yerine geçmez. Tüm hakları saklıdır.