Kemiği erken yaşta koruyun

Çoğu kişi, kendilerini ciddi kemik kayıpları ve bunun sonucundaki kemik kırıklarına karşı koruyamayacak kadar geç olana kadar, kemik sağlıklarını düşünmez.

Çoğu kişi, kendilerini ciddi kemik kayıpları ve bunun sonucundaki kemik kırıklarına karşı koruyamayacak kadar geç olana kadar, kemik sağlıklarını düşünmez.

kemikAraştırmacılar, kemiklerinin gücüyle ilgili endişelerin çocuklukta başlaması ve vücudun yaşam boyu koruması gereken kemiğin büyük bir kısmını ürettiği ergenlik dönemi boyunca devam etmesi gerektiğini söylüyor. 20 yaşına geldiklerinde genç kızlar sahip olabilecekleri en yoğun kemik kütlesi oranının yüzde 90 ila 96'sına kavuşmuş oluyorlar. Yetişkinlerin toplam kemik miktarının yaklaşık yüzde 26'sı, bu kemik kütlesinin en fazla arttığı iki yıl içinde (kız çocuklarında 12,5, erkek çocuklarında 14,1 yaş) oluşuyor. Bu iki yıl içinde eklenen kemik miktarı, 50-80 yaşları arasında kaybedilen kemik miktarıyla neredeyse aynı. Denekleri yaşamları boyunca takip eden çalışmalar henüz yapılmadı ama şimdiye kadar elde edilmiş kanıtlar, çocukluktaki en yoğun kemik miktarını sadece yüzde 10 artırmanın, özellikle de menopoz sonrası dönemde kadınlarda kemik erimesi oranını 13 yıl kadar erteleyebileceğini gösteriyor. Kemik kütlesine en fazla etki eden üç faktöre (yaş, cinsiyet ve genetik) karşı hiçbir şey yapılamıyor olsa da, kişinin kendi kontrolünde olan diğer iki faktör (fiziksel aktivite ve kemik oluşumuna katkıda bulunan kalsiyum ve D vitamini gibi besinler), orta yaş döneminde felç edici kırılmalara maruz kalmanıza ya da 90 yaşına kadar osteoporozun etkilerine maruz kalmamanıza etki edebilir. Burada odaklanılması gereken şey egzersizin etkileri olsa da, genç kızların aldığı kalsiyumun çok yetersiz olduğunu ve bunun ömür boyu yetecek kadar güçlü kemiklere sahip olmalarını engellediğini belirtmek gerekiyor. Egzersiz, kemiklerin gücünü iki şekilde etkiliyor: yürürken, koşarken ya da zıplarken ortaya çıkan yerçekimi güçlerinin yarattığı baskıya cevap olarak ve kasların kasılmasından kaynaklanan strese tepki olarak. Dr. Kirk L. Scofield, geçen sene Current Sports Medicine Reports'ta kemiklerindeki mineral yoğunluğu daha fazla olan aktif çocuklar ve yetişkinlerde, kemik kırılması riskinin fazla hareket etmeyen kişilere kıyasla daha az olduğunu yazdı. Ancak bazı akt iv iteler, diğerlerinden daha faydal ı . Araşt ı rmalar dayanı k l ı l ı k koşusu yapanların kemik mineral yoğunluğunun, sürat koşucuları, jimnastikçi ve top oyunlarıyla ilgilenen sporculardan daha az olduğunu ortaya çıkardı. Aslında dayanıklılık sporları yapanlar ve ağırlık kaldırmayanların kemikleri bazen daha zayıf oluyor ve hem aktif olarak yarışırken hem de hayatlarının ilerleyen dönemlerinde kemik kırılması riskiyle aktif olmayanlara kıyasla daha çok karşılaşıyorlar. Dr. Scofield, "Tekrarlayan stres, kemiği kırabilir. Bu, koşma, yürüme, bisiklete binme ya da yüzmenin kötü olduğu anlamına gelmiyor. Sadece kemiğin güçlenmesi açısından diğer spor aktiviteleri kadar yararlı değil" diyor. Kemiklerin en iyi tepkiyi stres, dinlenme ve çeşitlilik bir araya geldiğinde verdiğini söylüyor. Dr. Scofield'ın tavsiyesi, çocukları aktif olarak oynamaya teşvik etmek ve çok zayıf olmaları yönünde onlara baskı yapılmasını önlemek. 4-8 yaş arası çocukların günde 800 miligram, 9-18 yaş arası çocuklarınsa günde bin 300 miligram kalsiyum tüketmeleri gerekiyor. Dr. Scofield, çocuklara vücut tarafından emilmesi ve kalsiyumu kullanabilmesi için gerekli olan D vitaminli bir kalsiyum desteği almalarını tavsiye ediyor. 1-18 yaş arası çocukların günde 800 Uluslararası Ünite D vitaminine ihtiyacı var. D vitamininin büyük bir bölümü güneş ışığından elde ediliyor ama güneş kremlerinin yaygın kullanımı bu kaynağın güvenirliğini azalttığından, D vitamini takviyeleri gerekli olabiliyor. THE NEW YORK TIMES

Paylaş

Görüntülenme:
Güncellenme Tarihi:20 Eylül 2013Yayınlanma Tarihi:24 Eylül 2013

© 2024e-Psikiyatri.com, bir NPGRUP sitesidir,
e-Psikiyatri.com bir NPGRUP sitesidir. Bu sitede verilen bilgiler, site ziyaretçilerinin/hastaların hekimleriyle mevcut ilişkilerini ikame etmek değil, desteklemek için tasarlanmıştır. Bu sitede yer alan bilgiler bir hekime danışmanın yerine geçmez. Tüm hakları saklıdır.