Kekemelik çaresiz değil!

İnatçı kekemeliği erken tanı önlüyor!

Her 100 çocuktan dördünde kekemelik görülüyor. Çocukluk yıllarında ortaya çıkan kekemelik zamanında müdahale edilmediğinde kalıcı hale gelebiliyor. Bu durumda kekemelikte 6 ay kritik dönem!  

Kekemeliğe dikkat çekmek ve kekemelik konusunda doğru bilgiler vermek amacıyla her yıl 22 Ekim Dünya Kekemelik Günü olarak anılıyor.

Üsküdar Üniversitesi Dil ve Konuşma Terapisi Bölüm Başkanı Prof. Dr. Ahmet Konrot, kekemeliğin normal dil gelişiminin ilk evrelerinde çıktığını belirterek erken müdahalenin önemine dikkat çekti.

100 çocuktan dördünde görülebiliyor

Kekemeliğin normalde dil gelişiminin ilk evrelerinde, en çok da 2-5 yaş arasında ortaya çıktığını belirten Prof. Dr. Ahmet Konrot, şunları söyledi:

“Bu dönemde 100 çocuktan ortalama dördünde kekeleme davranışı gözlenir. Bunlardan üçünde, gözlenen kekemelik davranışı herhangi bir müdahaleye gerek duymadan altı ay ile iki yıl içerisinde kendiliğinden ortadan kalkabilir. Ancak altı aydan uzun süren kekemeliklerde yardımsız gelişim olasılığı azalmaktadır. Erken dönemde kendiliğinden geçmemesi ya da erken müdahale ile yönetilmemesi durumunda, kekemeliğin kronik/inatçı kekemeliğe dönüşme olasılığı yüksektir.”

Kekemelik çok boyutlu bir sorun

Kekemeliğin çok yönlü, çok boyutlu bir sorun olduğunu belirten Prof.Dr. Ahmet Konrot, kekemeliğin genetik alt yapı, nöro-anatomik ve nörofizyolojik etmenler, özellikle kontrolsüz farkındalığın ortaya çıkmasıyla birlikte eşlik eden psikolojik faktörler ile ilişkili olduğunu söyledi.

Kekemeliği “Konuşmanın doğal akışının istemsiz biçimde kesintiye uğraması” olarak tanımlayan Prof. Dr. Ahmet Konrot,  “Konuşma gelişimi sırasında çocukların çoğunluğunda akıcı olmayan konuşma davranışları gözlenmektedir. Aslında, konuşmanın akışında herkeste zaman zaman aksaklıklar gözlenmesi normaldir; ancak kekemelik, “normal” olarak kabul edilen akıcı olmayan konuşma biçiminden önemli ölçüde farklılıklar gösterir. Konuşma sırasında sözcenin bir bölümünde tekrarlar, bloklar (konuşma yolunda meydana gelen “tıkanma” sonucunda konuşma seslerini söyleyememe, zorlanma vb.), uzatmalar gözleniyor ve bu tür davranışlar hem sık sık yaşanıyor, hem de göze batacak kadar belirgin oluyorsa, aileler kekemelikten şüphe edebilirler” dedi.

Erken tanı inatçı kekemeliği önler

Kekemelikte erken müdahalenin önemine dikkat çeken Prof. Dr. Konrot, “Kekemeliğin yönetimi çok önemlidir. Tedavi yerine yönetim terimini daha uygun buluyorum çünkü kekemelik bir hastalık değildir. Kekemeliğin, özellikle erken dönem kekemeliğin yönetim planlaması açısından teşhisi, bu konuda eğitimli, bilgili ve deneyimli bir dil ve konuşma terapisti tarafından yapılmalıdır. Kekemelik terapisi yoğun ve karmaşık bir süreçtir. Terapi süreci ve süresi kişinin yaşına, koşullarına, kişilik özelliklerine, kişinin iletişim-dil-konuşma performansının değerlendirilmesi sonucunda çıkan tabloya, bu tabloya eşlik eden başka sorunların olup olmadığına göre değişir. Kekemelik terapisinin temel amacı, kişide akıcı konuşma davranışını geliştirmek, her türlü ortama genellemek ve yerleştirmek için yönetsel düzenlemeler yapmaktır. Mümkün olan en erken yaşta başlanmasında yarar vardır. Çünkü erken müdahalenin gerekçesi, inatçı kekemeliği önlemektir” diye konuştu.

Kekeme çocuğa nasıl yaklaşılmalı?

Kekemelikte yakın çevrenin yaklaşımının önemli olduğunu belirten Prof.Dr. Ahmet Konrot, şu tavsiyelerde bulundu:

“Çocukla konuşurken aceleci, telaşlı olmamalıdır. Konuşma sırasında duraklamalar yapılarak konuşma sırasında aceleye gerek olmadığı hissi yansıtılmalıdır. Bu tür örnek davranışlar, konuşmaya yönelik sözel uyarılardan daha etkilidir.

Tüm ilginin çocuğa verildiği rahat dinleme-konuşma ortamları yaratılmalıdır.
Çocuğun nasıl konuştuğuna değil, ne söylediğine odaklanılmalı
Çocuğun sadece konuşmasına değil, diğer güçlü olduğu alanlara odaklanılmalı; örneğin, spor etkinlikleri, düzenli olma, bir işi kendi başına yapma gibi konuşmayla doğrudan ilgili olmayan diğer alanlardaki güçlü yanları takdir edilmelidir.
Takdir, açıklayıcı olmalıdır. Sadece “Aferin!” demek yerine, açıklayıcı takdir sözleriyle konuşulmalı. Örneğin “Odanı ne güzel topladın. Bana çok yardımcı oldun!” diyerek, çocuk neyin takdir edildiğini anlaması sağlanmalıdır. Böylece çocuğun özgüven gelişimi de sağlanmış ve desteklenmiş olacaktır.


Paylaş

Görüntülenme:
Güncellenme Tarihi:22 Ekim 2016Yayınlanma Tarihi:21 Ekim 2016

© 2024e-Psikiyatri.com, bir NPGRUP sitesidir,
e-Psikiyatri.com bir NPGRUP sitesidir. Bu sitede verilen bilgiler, site ziyaretçilerinin/hastaların hekimleriyle mevcut ilişkilerini ikame etmek değil, desteklemek için tasarlanmıştır. Bu sitede yer alan bilgiler bir hekime danışmanın yerine geçmez. Tüm hakları saklıdır.