Hayvanlar da “Düşünen hayvan”

Hayvanlarda düşünsel davranışların izinde...İşte ilginç araştırma...Hayvanlarda düşünsel davranışların izinde...İşte ilginç araştırma... 4563333Yeni Kaledonya kargasının ilk işi, tehdit edici varlığı kuşku dolu gözlerle izlemek ve en iyi görüntüye ulaşmak amacıyla zıplayarak çevresinde dolanmak olur. Daha sonra, merakına yenik düşen karga, normal koşullarda yiyecek ararken toprağı eşelemede kullanacağı türde ince bir dal parçasıyla, kendisini korkutan nesneyi iteleyip kurcalamaya başlar; ve hemen ardından da olası bir tehlikeye karşı kendini savunmak amacıyla geriye sıçrar. Gerçekte plastik bir örümcek olan nesneden bir tepki gelmeyince, karga güvenli bir biçimde ona yaklaşır ve evirip çevirerek incelemeye başlar. Oxford Üniversitesi Alex Kacelnik Laboratuvarı’nden Joanna Wimpenny önderliğinde yapılan bir araştırma kapsamında gözlenen bu davranış, hiç kuşkusuz zekice bir davranış gibi görünüyor. İnsanlar da bilmedikleri ve tehlikeli olabileceğini sezinledikleri bir şey karşısında, bir olasılıkla benzer bir davranış sergiler. İyi de, o boncuk boncuk gözlerin ardında gerçekte neler olup bitiyor? Burada önceden tasarlanmış bir düşünce süreci mi, yoksa salt hayvansal bir içgüdü mü söz konusu? HAYVANLARIN ZİHNİ İnsan dışındaki hayvanların düşünme yetisine sahip olup olmadıkları sorusu çağlar boyunca en önde gelen düşün insanlarının kafalarını kurcalamıştır. Aristo ile Descartes hayvanlara özgü davranışın salt istem dışı tepkelerle yönetildiğine inanırlarken, Darwin ve 19. yüzyıl ruhbilimcilerinden William James hayvanların karmaşık zihinsel yaşamları olabileceğine inanıyorlardı. Artık bu tartışmayı sonlandırmaya her zamankinden çok daha yakın bir konumdayız. Yeni Kaledonya kargaları dahil, onca ustalıklı hayvan davranış biçimlerini de göz önünde tutan çok sayıda dirimbilimci, kimi canlıların gerçekten de temel düşüncelere sahip oldukları görüşünde birleşiyor. Bu arada son beyin görüntüleme çalışmaları da düşünen bir beyin için ne tür bir anatomiye gerek duyulduğu konusuna ışık tutuyor. Hayvanların zeki yaşamları, bir olasılıkla insanlarınki denli karmaşık olmasa bile, bu canlıların kafalarında sanıldığından çok daha fazla bir şeylerin olup bittiği kesin. GRIFFIN ÖNCÜ OLDU Hayvanların düşünüp düşünemedikleri konusu oldum olası bir tabu niteliği taşıdı. Amerikalı hayvanbilimci Donald Griffin’in sorunu kurcalamaya başlamasıyla birlikte, bu tutum da giderek değişmeye başladı. Yarasaların sesle yer belirleme özelliğini ve kunduzların odun parçalarını inceden inceye hesaplayarak yuva yapma yeteneklerini, vervet maymunlarının grubun öteki üyelerini attıkları çığlıklarla aldatmadaki ustalıklarını ilk gün yüzüne çıkartanlardan biri olan Griffin, tanık olduğu tüm bu davranışlar sonucunda hayvanların düşünme yetisine sahip olabileceğine dikkat çekti. Verilerin çoğunun öznel ve bir olasılıkla da insan niteliği kazandırılmış olduğuna inanan kimi hayvanbilimciler dehşete kapılsalar da, Griffin’in çalışması yine de tartışmanın ateşlenmesini ve konuyla ilgili araştırmaların daha nesnel ve sistemli bir biçimde yapılmasına sağladı. Günümüzde Griffin’in görüşlerine katılan çok az kişi var. İnsandan başka hayvanların zihinsel deneyimlerinin, ilkel bir farkındalıktan insan beynindeki karmaşık düşünce akışına uzanan bir tayf oluşturduğu görüşü, çok daha yaygın. Meyve sineği de bu tayfın bir ucunu araştırmak için en kusursuz örnek. Queensland Beyin Enstitüsü’nden Bruno van Swinderen birkaç yıldır sürdürmekte olduğu çalışmaları sonucunda bu böceklerin çevrelerindeki her şeye gelişigüzel tepki vermek yerine, anılarına göre seçtikleri şeylere ilgi gösterdiklerini ortaya koydu. Aynı ekip geçtiğimiz yıl da meyve sineğinin anı oluşturma yeteneğini azaltmanın yeniliklere uyum sağlama yetisine zarar verdiğine, sineklerin buna bağlı olarak çevrelerine çok daha gelişigüzel tepki verdiklerine tanık oldu. GELECEĞİ TASARLAMAK Değişken ilgi bir olasılıkla en basit beyinlerde bile oluşuyor. Bu da balık, ikiyaşayışlı ve sürüngenlerin de aralarında yer aldığı çok sayıda canlı türünün bu tür bir bilince sahip olabileceği anlamına geliyor. Ne var ki, bu ilkel davranışın bir düşünce sürecini oluşturduğu pek söylenemez. O halde, eğer varsa, biz insanlarınkini andıran daha gelişkin bir anlaksal yaşamın özelliklerini taşıyan hayvanlar hangileri? Bugüne dek bu konuda elde edilen en somut veriler özellikle karmaşık davranış biçimleri sergileyen canlılardan geliyor. Söz gelimi, geleceği tasarlamak bu veriler arasında çok önemli bir yer tutuyor. Kısa bir süre öncesine dek bu özelliğe yalnızca insanların sahip oldukları sanılıyordu. Ancak Cambridge Üniversitesi’nden Nicky Clayton 1990’larda Florida çalı kargalarının gelecekle ilgili tasarılarında geçmişle ilgili anılardan yararlandıklarına tanık oldu. 2006 yılında Edinburgh Üniversitesi araştırmacıları sinekkuşunda da aynı özelliğe rastladı. Ancak asıl soru bu davranışın değişken olup olmadığıydı. Değişken değilse, ne denli karmaşık olursa olsun, yalnızca evrilmiş bir içgüdüden ibaret olabilirdi. Karga, kuzgun ve alakarganın da aralarında olduğu kargagiller ailesinde gerçekten de böyle bir anda gelişen doğaçlama bir beceriye tanık olunuyor. Kargagiller başka bir kuşun davranışını önceden kestirebiliyor bile olabilirler. Vermont Üniversitesi’nden Bernd Heinrich ve Viyana Üniversitesi’nden Thomas Bugnyar kuzgunların yiyeceklerini saklarken başka kuşlar görmesin diye birtakım önlemler aldıklarını, ancak bir engele takılmış kuzgunlarla ilgilenmediklerini ortaya koydular. Başka birkaç canlı türünün de bu yeteneğe sahip oldukları düşünülse de, bu konuda primatların başı çekmeleri hiç de şaşırtıcı değil. Söz gelimi, şempanzeler yiyecek aşıracak olduklarında, grubun başka bir üyesi yakınında iken sessiz olmaya daha çok özen gösteriyor. Daha da önemlisi, başka bir şempanzenin geçmişte nasıl davrandığını da kestirebiliyormuş gibi davranıyor. Bu davranışlar çok zekice görünseler de, söz konusu canlılar “üstbiliş” olarak bilinen insana özgü düşünce biçimindeki önemli bir özellikten yoksunlar. Bu yetenek anıların izlenip denetlenmesine ve insanların “Bunu bildiğimi biliyorum”, “Bildiğimin doğru olduğundan emin değilim”, ya da bu kişinin adı dilimin ucunda türü yargılara varmasına olanak tanıyor. New York Eyalet Üniversitesi’nden David Smith bu yeteneğin insanların düşünme sürecinde dil ve araç kullanımı kadar önemli bir yer tuttuğuna inanıyor. Öyle ki, üstbilişle ilgili herhangi bir kanıt hayvan anlağının varlığı açısından çarpıcı bir gösterge niteliğini taşıyor. Konuyu 2000’li yılların başlarında araştırmaya başlayan Smith bir deneyinde makak maymunlarına bir resim gösterdi ve kısa bir aradan sonra deneklerden o resmi dört resmin arasından bulmalarını istedi. Resmi bulan leziz fıstıklarla ödüllendirilirken, bulamayanlara hiçbir ödül verilmeyecekti. Oysa, bir başka deneyde maymunlar fıstık denli albenisi olmayan bir yiyeceğin garantili olarak kazanılması karşılığında fıstığı kazanma şansını tepebileceklerdi. Smith maymunların doğru yanıttan emin olmadıklarında, bu tür bir geçiştirmeye gideceklerini düşündü. Haklıydı da. Geçiştirme olanağı tanınan maymunlar seçtikleri sınavlarda, “ya hep, ya hiç” deneylerinden geçmek zorunda bırakılan maymunlara kıyasla çok daha başarılı oldular. Bu da maymunların kendilerine fırsat tanındığında işe güvenle sarıldıklarının, bir başka deyişle üstbilişin bir kanıtıydı. SEÇKİN BİR TÜR Başka araştırmalar da makakların bu açıdan seçkin bir tür olduklarını ortaya koyuyor. Şempanzeler de, tıpkı makaklar gibi, zaman zaman üstbilincin varlığına işaret eden davranışlar sergiliyorlar. Yunuslar ve kargalar gibi başka zeki türlerin de üstbilince sahip olup olmadıkları konusunun aydınlığa kavuşturulması anlağın kavranması açısından can alıcı bir önem taşıyor. Böylesine geniş bir yelpazeye uzanan karmaşık davranışlar karşısında kimi dirimbilim uzmanları en azından kimi canlı türlerinde kısmen gelişmiş bir düşünce sisteminin olduğuna inanıyorlar. Ancak kimileri bu görüşe katılmıyor ve insanın soyut düşünceleri kavramasına olanak tanıyan “üst” düzey akıl yürütme yeteneğiyle eşsiz bir tür olduğuna inanıyorlar. Van Swinderen hayvanların davranışlarıyla ilgili araştırmalarda asıl sorunun incelemelerin bir yere kadar yapılabilmesinden kaynaklandığına inanıyor. Bu nedenle kimi araştırmacılar tartışmayı tümden noktalandırabilecek yeni yaklaşımlara gerek duyulduğuna dikkat çekiyorlar. Beyin görüntüleme yöntemleri bu konuda en ümit verici olanakları sağlıyor. İnsanlarla ilgili MRI verileri bilinçli düşüncenin beynin tek bir bölgesinden kaynaklanmadığını gösteriyor. Bu da bilinçli düşüncenin yalnızca insanlara özgü olmasını gösterecek anatomik bir gerekçe olmadığına işaret ediyor. Gelgelelim, kimi sinirbilimsel araştırmalar bilinçlilik için gerekli olan ve tüm hayvanlarda olmasa bile kimilerinde bulunan birtakım önemli önkoşulları gözler önüne serdi. Örneğin, talamusun bilgiyi duyulardan kortekse aktarmasına olanak tanıyan sinir bağlantıları bilinçli farkındalık açısından son derece önemliymiş gibi görünüyor. Öteki memeliler de böyle bir yola sahip olduklarına göre, en azından bilincin alt katmanlarına da sahip oldukları düşünülüyor. İster sürüngenler ve ikiyaşamlılar gibi omurgalılar, ister ahtapot ya da mürekkepbalığı gibi omurgasızlar olsun- insan dışındaki hayvanlarda bilinçli düşüncenin kanıtlarını arıyorsak, bu canlılarda talamus ve korteksin benzer örneklerini bulmaya çalışmanın akla yatkın bir yaklaşım olacağına inanılıyor. Ne var ki, tüm bu araştırmalar başarıyla sonuçlansa bile, yine de sonuçları inandırıcı bulmayanlar kesinlikle olacaktır. Bunlardan biri olan Florida Üniversitesi araştırmacılarından Clive Wynne hiçbir verinin hayvanların düşünüp düşünemedikleri sorusuna kesin bir yanıt veremeyeceğine inanıyor ve bu tartışmanın yine de gecenin geç saatlerinde yapılan içkili sohbetlerin konusu olarak kalması gerektiğine dikkat çekiyor. Öte yandan, bu konuda daha iyimser bir tavır sergileyen San Diego Sinirbilim Enstitüsü uzmanlarından David Edelman hayvanlarda talamus ve korteksin özdeş örneklerini bulmaya çalışmanın tartışmalara son vereceğine inanıyor. Rita Urgan, New Scientist, 2 Temmuz CUMHURİYET BİLİM TEKNİK EKİ

Paylaş

Görüntülenme:
Yayınlanma Tarihi:16 Eylül 2011

© 2024e-Psikiyatri.com, bir NPGRUP sitesidir,
e-Psikiyatri.com bir NPGRUP sitesidir. Bu sitede verilen bilgiler, site ziyaretçilerinin/hastaların hekimleriyle mevcut ilişkilerini ikame etmek değil, desteklemek için tasarlanmıştır. Bu sitede yer alan bilgiler bir hekime danışmanın yerine geçmez. Tüm hakları saklıdır.