Adem ve Havva fenomeni

Beklemeyi bilen erdemlere…

UNICEF’in 2013 kadın sünneti raporuna göre 29 ülke ve 125 milyondan fazla Havva ve Havva’dan olma var; sünnetli pardon vajenleri kesilen kız çocukları; Somali’de %98, Mısırda %91.

Âdem’le ilgili varoluşsal açıklamaları aradım durdum hep.
Nedense Havva ile ilgili pek bakmadım duruma. Sanırım bilgi sermayem; sosyal ve duygusal sermayem buna yetmedi.
Yetti de aslında ben bunu Âdem’den yana kullanmak istedim. Havvalara yüklüydü bütün sıkıntılar..

Âdemler için hedeflerim vardı çünkü. ”Âdem’leri sıkmadan sevmek..”
Bazı sevgiler o kadar güzeldi ki anımsattıkları bile nefes aldırıyordu Havvalara, yol arkadaşı oluyordu. Öyleydi bazen..

Gerçeği bu; ötesi yok.
İnsan yaradılışında; güzellik kimdeyse ulaşılmak arzusu da ondaydı. Genetik açılımda bile ; genetik olarak kadın en iyi adayın gelmesini beklerdi; erkek ise en iyi adayı arama çabasında..

Ve ve ve Âdemler yaradılışları gereği saldırgandı, sinirliydi, her zaman şiddete meyilliydi, şiddet onun için vazgeçilmezdi!
Öyle değil miydi yoksa? Âdemler hemen kızmasınlar ; Havvalara da var bir iki sözüm: Onlar da rol yapardı sürekli, erkekleri kandırmada..
Maalesef ki Âdemler de bunu ya yutarlar ya yutarlardı.
Evet, aslında hepimizin biraz kandırılmaya ihtiyacı vardı..

Uzun ilişkilerdi karşı tarafın eksikliklerini abartan, üstünlüklerini küçümseyen.
‘Karşı taraf’ demek bile ötekileştirmekti aslında. Karşına almak. Karşımda ama yanımda gibi mi yapmalı. Bu da mı rol yapmak? Sorular sorular. Evet, aslında cevabı buldum “Ateş” ti Âdem.
Ateşe değer vermek gerekirdi: Ateşin bakımını yapmalıydı ;benzin dökerek değil suyla..
Eğer Âdem bencilse, ruhsal okşamaları yoksa sorun başlardı ve iş başka bir şeyleri yarıştırmaya giderdi.
Âdem üstün, Havva üstün.
Birbirlerine bakan Âdem ile Havva değildi olan; aynı noktaya da bakmıyorlardı.
Havva’nın iç sesi devreye girdi o zaman: ”İtaat bunun adı ,ben itaat edemem, köle miyim ben?”deyiverdi.
Aslında gönüllü itaatti bunun adı ve sevgiyeydi.
Bir anlasalardı; Ademler ve Havvalar..
Gönülsüz itaat Âdem’den kaynaklanırdı ya çoğunlukla ve korkuya dayanırdı.
Bir de istemeden sunulan itaat vardı ki korku nesnesi ortadan kalktığında bağlılık bitebilirdi.
Bağımlılık da diyebiliriz buna.
Söze uymayı sağlayan ise asıl olan sevgiydi.
Dolayısıyla Âdem üstün Havva üstün; söz dinleyen Havva ve söz dinleyen Âdem yoktu.
Bu kavramları hep karıştırıyor ve hep ayrı yorumluyordum, arada şefkati unutuyordum. Sevgimin nesnesi niyet temelli algımdı.. Niyetim iyiydi ama sevgide algı operasyonu yapıyordu Ademler ;taraf tutmayayım bazen Havvalar da..

Sevginin şartsız hali olarak gördüm şefkati..
Bu duyguda yapabilirsem eğer Âdemi, Havva’yı; olumlu olumsuz özellikleriyle kabul etmeyi sağlayacak olan bu duygu ve yıllardır süregelen Âdem Havva kavgasına da bir son verecektim.

Şefkatte beden dilimize duygusal farkındalığımız yansıyacaktı; Âdem ve Havva’yı; Âdem ve Havva olarak kabul ettiğimizde de farkındalığımız oluşacaktı.

Anatomilerimiz, fizyolojilerimiz, hormonlarımız hepsi bambaşka, farklıydı..
Yüzlerce yüce, ulu hormon vardı ve bunlardan en yücesi vardı ki: Testosteron!!
Testosteron Âdem. Östrojen Havva’ya yenilir. Tersimiydi yoksa.
Testosteron Âdemleri bizim gibi kırılgan yapmazdı hem...
Lohusalık depresyonuna giren bir Âdem gördünüz mü hiç?
Mümkün değil onlar doğurmazlar ki zaten. Ben doğuran bir Adem görmedim, ya da sünnet olan bir Havva.

UNICEF’in 2013 kadın sünneti raporuna göre 29 ülke ve 125 milyondan fazla Havva ve Havva’dan olma var; sünnetli pardon ,vajenleri kesilen kız çocukları; Somali’de %98, Mısırda %91.
Âdemlere ve Havvalara Altın orta nokta kuralını bileniniz var mı diye sormalı.
Taraflar yani Âdemler ve Havvalar beklentilerini, fiziksel, ruhsal ve duygusal ihtiyaçlarını konuştuklarında yani monologdan diyaloğa geçtiklerinde; her iki taraf da birer adım attıklarında orta noktada buluşup uzlaşmaya çalışacaklar sanırım.
Bunların hepsi her zaman birbirimizin iyi olmasını beklememizden kaynaklıydı halbuki..
Neden her zaman iyi olmalıyız?
Neden Âdemleri Havvaları değiştirmeliyiz? İle başlıyoruz her şeye.
Çatışmanın başladığı yer işte tam da burası.
Aidiyet olmalı, aidiyet duygusuna sahipse bir Âdem bir Havva; fırtınalara esmesi için fırsat verip izlemeli, beklemeli. Ve hayatın kalıcı zevklerine odaklanmalı. Hayatın kalıcı zevkleri seks mi canım dediğinizi duyar gibiyim?
Hayır, bu zevkler her iki cins için de beklemeyi bilen erdemlere verilecektir elbet.
Seçen Âdem seçilen ise Havva’dır.
Hemen itirazları duyar gibi oluyorum ama kızmayın sevgili hemcinslerim bilimsel sebebi şu; kadında beğenilme arzusu, erkekte ise güzelliği arama eğiliminden hepsi.
Hem yaradılış gerçeği hem bilimsel..
Hiçkimse 24 saat sevişmiyordur inanın ;bu anatomik, fizyolojik ve matematiksel olarak bile böyle !
Önemli olan da şu; Âdemler ve Havvalar hayatlarımızda duygusal farkındalık içinde olmayı sağlarlar.
Bunu başarabilirsek eğer ki başarabilirsek yıllardır süregelen bu tartışmaları da sonlandırmış oluruz.
Bunu nasıl mı yapacağız ?Zor ama zor zor zor,vallahi zor..
Ama duygularınızın arka planlarını gördüğümüzde çözülecek her şey.. Nasıl mı?
Sıkıntılarımızı öfkelerimizle karıştırmadığımızda…
Bu da korkularımız kaynaklı. Korkularımızın da  sebeplerini bilmediğimizden ya da bilmek istemediğimizden; gerçekte neye kızdığımızı bile bilmememekten…
Sıkıntılarını öfkelerinle karıştırma, korkularının sebeplerini bil,ve gerçekte neye kızdığını öğren…
Çünkü hayat Âdemler ve Havvalar….


Paylaş

Görüntülenme:
Yayınlanma Tarihi:02 Ekim 2015

© 2024e-Psikiyatri.com, bir NPGRUP sitesidir,
e-Psikiyatri.com bir NPGRUP sitesidir. Bu sitede verilen bilgiler, site ziyaretçilerinin/hastaların hekimleriyle mevcut ilişkilerini ikame etmek değil, desteklemek için tasarlanmıştır. Bu sitede yer alan bilgiler bir hekime danışmanın yerine geçmez. Tüm hakları saklıdır.