Yaş Geriletmesi ve Hipnoz

Günlük medyada zaman zaman yaş gerileme ve reenkarnasyon ile ilgili yayınlar ve seanslar gündeme gelmektedir. Hipnoza alınan kişiler yaş geriletilerek geçmişe götürülmekte, hatta olay daha da ileriye taşınarak sanki birkaç kuşak önceki yaşamlar gündeme getirilmektedir. Gerçekten, bilimsel anlamda hipnoz altında kişilerin yaşam sınırları içerisinde geriye götürülmeleri ve bulundukları yaşa bağlı davranış ve sorunları açığa çıkmaktadır. Kriminal olarak bazı ülkelerde şahitlerin hipnozite edilerek olayın detaylarının açığa çıkarılması ve sorunun çözümü mümkün olmaktadır. Bu bilgiler, bu ülkelerde ikinci sınıf delil olarak kabul edilmektedir. Hipnoz sırasında kişi girdiği derinliğe ve uygulayıcının yeteneğine göre yaşadıklarını bir film şeridi gibi canlandırmaktadır. Hatta bazı denekler okudukları kitabın sayfalarını kelimesi kelimesine aktarmaktadırlar. Hipnotik transla yapılan yaş geriletmeleri bilimsel olarak regresyon olarak tanınmaktadır. Bu tür olgularda yapılan çalışmalar beş yaş ötesi bilgilerin daha berraklaştığı, beş yaş altı bilgilerin ise gderek azaldığı sonucunu vermektedir. Yapılan yüzlerce deneyim sonunda gerçekler, o yaştaki davranışın fiziksel ve görsel sonuçlarını ortaya koymaktadır. Çizilen resimlerdeki çizgi karakterleri, yazış tarzı ve kullanılan kelimeler, aradaki farkı bilimsel olarak doğrulamaktadır. Hipnotik trans sırasında hafızanın normal duruma göre çok kuvvetlendiği ve normal zamanlarda hatırlanması mümkün olmayan geçmişe ait bir yığın bilginin bütün ayrıntıları ile aydınlandığı, hemen hemen bütün araştırmacılar tarafından görülmüştür.

Ekminezi (Regresyon-yaş geriletme) adı verilen bu kronolojik hatırlama tezini ilk keşfeden Dr. Pitres'dir.

Dr. Pitres'in sujesi 17 yaşında bir kızdı. Hipnoz altında 12 yıl geriye götürüldüğünde, 5 yaşına gelince, Fransızcayı unutup, Gaskonca konuşmaya başladı. Gaskonca cevap verirken Fransızca soruları anlamıyor ve yanıtlamıyordu. Serbin, 20 yaşındaki süjeyi 6 yaşına kadar indirmiş ve eline tebeşir verip yazı yazmasını istemişti. Süje tebeşiri sol eline alıp yazmaya başlamıştır. Süje, daha büyük yaşlara götürülünce bu defa sağ eline alarak yazmaya başlamıştır.

5-6 yaş altına getirilen süjeler konuşmayı unutuyor, emme ve yakalama hareketleri yapıyorlardı (Wolberg)

Çocukluk ve bebeklik çağı denemeleri için doğru tespit (Babinski) refleksi ile anlaşılmaktadır. Normal bir büyüğün taban derisi dış tarafından, aşağıdan yukarıya doğru sert bir isimle çizilirse, başparmak ayak sırtına değil, ayak tabanına bükülür. Bebeklerde ise refleks tersinedir. Bebeklik çağına özel emme ve yakalama refleksleri, ağzına bir eşya ile dokunulan bebekte emme hareketlerini başlatmaktadır.

Dr. Erickson 30 yaşındaki hastasını tecrübe sırasında bir sandalyede oturtarak hipnoza almıştır. Süje bir yaşına indirildiği anda bir kendisinde bir korku beliriyor. Kol ve bacaklarını oynatmayarak, sandalye ile birlikte arkaya doğru düşüyor. Bu arada idrarını bırakıyor ve pantalonunu kirletiyor. Janet bir gözü kör olan süjesini hipnotize ederek yaş gerilemesine başlıyor. Yedi yaşına geldiğinde göz hâlâ kördür. Fakat bir yıl daha geriye altı yaşına inilince körlük kayboluyor. Her iki gözde görmeye başlıyor.

Janet bir başka deneyiminde süjesi Rose'u iki yaş geriye götürüyor. Bu sırada Rose ızdırap çekmeye başlıyor, Janet'in sorularını yanıtlamıyor, utanıyor, sıkılıyor. Nihayet zorlamalar karşısında gebe olduğunu anlatıyor. Bu sırada karnının şiştiği görülüyor. Hipnoz sonunda yapılan soruşturma gerçekten Rose'un o dönemde hamile olduğunu gösteriyor.

Yine bir grup doktorun yaptığı hipnoz yoluyla yaş geriletme seansında 45 yaşındaki denek, 3 yaşına getirilince, birden şiddetli nefes darlığı çekiyor, yüzde kızarma ve öksürükle beraber astım bronşiyal tablosu ortaya çıkıyor. Doktorlardan biri hemen steteskopla süjenin ciğerlerini ve kalp atışlarını dinleyerek nabzının yüksek olduğunu tespit ediyor. Süjenin sıkıntısı dayanılmaz olduğundan tetkiler kısa tutularak ve denek 45 yaşına döndürülerek nöbet hemen kayboluyor.

Medyatik gösterilerde, geçmiş yaşamlarında kral, düşes, çar, hizmetçi, ressam, doktor vb. olduklarını, farklı ırk ve yörede yaşadıklarını belirten kadınlı erkekli denekler yer almaktadır.

Gerçekten reenkarnasyon var mıdır? İnsanlar gidip gidip gelmekte midirler? Bu bölümde bu konuyla ilgili kişisel görüş ve bakış açımızı sizlerle paylaşacağız.

Adem'le başlayan insan yaşamı sürüp gitmektedir. Çeşitli dinsel kitaplara baktığımızda reenkarnasyonun çoğunlukla kabul edilmediği izlenimi vardır. Ancak, Uzak Doğu dinlerinde, Budizmde ve benzeri dinlerde, kastlarda yaşayan insanlara dünyaya her gelişlerinde bir üst yaşamı yakalayacakları düşüncesi verilmektedir.

İnsanın yapısına, yaratanın gücüne baktığınızda, günümüze kadar sadece parmak izlerinin farklı olduğunu gören insanoğlu, gelişen teknoloji ve bilimle her geçen gün yeni ipuçları bulmaktadır. Göz bebeklerindeki farklılık, termal taramalarla tek yumurta ikizlerinin benzerliklerindeki kişisel farkların çıkmasıyla objektiflerin ve tarayıcıların aldatılamayacağının anlaşılması, önce kanla sonra kemikle başlayan DNA taramalarının günümüzde tükürüğe, tırnağa ve saç teline erişmesi. Gelecekte; terden idrara, idrardan dışkıya, hatta verilen havadan, kişisel kokudan, açıkçası insan yapı taşının her zerresinde farklı olduğu anlaşılarak, her bir bireyin farklı olduğu açıklanacaktır.

Açıkçası her insan farklı bir varlıktır. Tek elden yaratılmış, her zerresinde kendini hissettiren, dünyevi yaşamında her ilişkisiyle iz ve kanıt bırakan bir varlıktır.

Yaradan böylesine ayrı ayrı yarattığı varlıkları defalarca dünyaya getirecek her seferinde farklı, kadın-erkek, hırsız veya kral yapacaktır. Kabul edilebilir mi? Semavi dinler diye tanımladığımız kitabi dinlerde, dünyevi yaşam sırasındaki davranışlar, cennet veya cehennemle değerlendirilmektedir. Öyleyse yolun sonunda hangi yaşamdaki davranış, cennet veya cehennem kavramını gösterecektir?

Ülkemizde özellikle Antakya ve Adana yöresinde bu tür reenkarnasyon ifadeleri yoğunlaşmıştır. 1960'lı yıllarda Amerikalı bilim adamları yöreye gelerek bine yakın vakayı incelemişler ve sonuçta 999 vakanın birinin tartışılır olabileceğine karar vererek iddalarının asılsızlığını bilimsel olarak sergilemişlerdir.

Derin hipnotik transa giren süje uygulayıcının baskıları altında

a- Hayalinde bir yöreyi ve kişiliği yansıtıyor olabilir.

b- Kendini görmek istediği yer veya şahsiyet olarak düşünülebilir.

c- Patolojik hezeyan ve uydurmalar olarak kabul edilebilir.

d- Uygulayanın empoze ettiği bilgiler kavramı olabilir.

Herşeye rağmen reenkarnasyon yerine farklı şeyler düşünülebilir mi?

Anne ve baba aracılığıyla nesilden nesile bilgi, birikim, estetik, görünüm, fiziksel yapı, ırk gibi yapı taşları aktarılmaktadır. Adem'le başlayan bilgi ve birikimler soyağacı ile günümüze kadar gelmiş ve devam etmektedir. Soyağacı içerisindeki her bireyin yaş, bilgi ve birikimi, çevresinden aldıkları, değişen şartlara adaptasyonu, belli hastalıklara karşı bağışıklığı belirlenebilmektedir. Babanın tohumundaki soybilgileri, anne rahminde, anne soyağacının bilgi ve birikimleri ile birleşmektedir. Zaman zaman birinin bazı özelliklerinin ağır bastığı çocuklar dünyaya gelmektedir. Bu işlev sırasında belki de bugün belirleyemediğimiz ata bilgileri yeni nesle geçerek zaman zaman gün ışığına çıkmaktadır. Daha açıkçası reenkarnasyon değil, geçmiş bilgilerin torunlarda gün ışığına çıkmasıdır diye düşünebiliriz..

 

 


Paylaş

Görüntülenme:
Yayınlanma Tarihi:11 Mayıs 2010

© 2024e-Psikiyatri.com, bir NPGRUP sitesidir,
e-Psikiyatri.com bir NPGRUP sitesidir. Bu sitede verilen bilgiler, site ziyaretçilerinin/hastaların hekimleriyle mevcut ilişkilerini ikame etmek değil, desteklemek için tasarlanmıştır. Bu sitede yer alan bilgiler bir hekime danışmanın yerine geçmez. Tüm hakları saklıdır.