Şiddettin yarattığı travmayla başa çıkabilmek elinizde

Felakete maruz kalanların karşılaşabilecekleri psikolojik sorunlar ve bunlara karşı alabilecekleri önlemler:

 

Bir Felaket ile Yaşayabileceğiniz Psikolojik Sorunlar

Özellikle ilk birkaç gün içinde yaşayabilecekleriniz:

Duygusal Olarak: Geçici bir şok yaşayabilir, korku, öfke, suçluluk, utanç, çaresizlik ve umutsuzluk duyguları hissedebilir ya da hiç birşey hissetmeden “donup kalabilirsiniz”.

Zihinsel Olarak: Kafanız karışabilir, örneğin gününüzü, saatinizi, nerede olduğunuzu bilemeyebilirsiniz veya şaşırabilirsiniz. Ayrıca kararsızlık, endişe, dikkati toplayamama, unutkanlık, gibi sorunlar yaşayabilirsiniz.

Fiziksel Olarak: Gerginlik, yorgunluk, uyuma güçlüğü, bedensel ağrı ve acılar, kalp atışlarında düzensizlik, bulantı, iştah artması ya da azalması, ani irkilmeler, tedirginlik vb. bedensel sıkıntılar yaşayabilirsiniz.

Sosyal Olarak: İş hayatında, okulda, arkadaşlık ve evlilik ilişkinizde ya da ana/baba olarak sorunlar yaşayabilirsiniz: Huzursuzluk, güvensizlik, insanlardan uzaklaşma, kendini reddedilmiş ya da terk edilmiş gibi hissetme, aşırı yargılayıcı ve suçlayıcı olma, her şeyi kontrol altında tutma isteği ve genel olarak bir ilgi azalması gibi sorunlar da ortaya çıkabilir.

Felaket yaşayan bir çok insan yukarıda özetlenen bu tür tepkileri gösterebilirler; ancak kısa bir süre sonra bazı kişiler bunlardan büyük ölçüde kurtulurlar, hatta eskisine göre daha da güçlenebilirler. Bazı kişiler ise travma sonrası stres bozukluğu, kaygı bozuklukları ve depresyon dediğimiz bir takım psikolojik sorunları gösterebilirler.

Örneğin:

Kendinizi sanki bir rüyadaymış, bedeninizin dışındaymış veya gerçek değilmişsiniz gibi hissedebilir; başınızdan geçen olayları hiç hatırlayamayabilirsiniz.
Başınızdan geçen olayla ilgili rahatsız edici anılardan kurtulmak için alkol ve benzer maddelere yönelmek isteyebilirsiniz.

Kendinizi boşlukta, duygusuz, tepkisiz ve donmuş gibi hissedebilirsiniz.
Ani öfke patlamaları, aşırı huzursuzluk, panik duyguları gibi aşırı duygusal tepkilerin yanısıra, çaresizlik hissedebilir; ard arda aynı hareketleri yapabilir veya düşünceyi aklınıza takabilirsiniz.

Aşırı depresyon (ruhsal çökkünlük hali); kendini değersiz hissetme, umutsuzluk ve yaşama isteğinizin azalması gibi sorunlar yaşayabilirsiniz.

Felaket yaşayan insanların bir kısmında bu tür belirtilerin görülmesinin nedenleri şunlardır:

Yaşamınızı tehdit eden ciddi bir tehlike ile karşılaşmış olmanız,

Ölümle burun buruna gelmeniz, yaralanmanız, ölenleri görmeniz,

Evinizi, eşyalarınızı, komşularınızı ve yakınlarınızı kaybetmeniz,

Yakınlarınızla haberleşmenizin kesilmesi ve onların desteklerini kaybetmeniz,

Aşırı yorgunluk ya da uykusuzluk yaşamış olmanız,

Tehlike, kayıp, duygusal ve fiziksel baskıya uzun süre maruz kalmanız,

 

Felaket Yaşamış Kişiler, Bu psikolojik Sorunların Ciddi Boyutlara Dönüşmesini Engellemek İçin Neler Yapabilir?

Felaketlerden sonra gözlemler ve araştırmalar yapmış olan ruh sağlığı uzmanları (psikolog ve psikiyatristler), stres belirtilerini azaltmak ve yaşanan felaket sonrası koşullara yeniden uyumu kolaylaştırmak için aşağıdaki önerilerde bulunuyorlar:

En yakın yardım kuruluşuna başvurunuz: Temel acil yardımlar ve gereksinmeleriniz için en yakın ulaşabileceğiniz yardım kuruluşuna başvurunuz ve yardım isteyiniz. Gündelik hayatınızı mümkün olduğunca devam ettiriniz.

Felaket sonrasında yaşadığınız her gün için;

Kendiniz ve aileniz için gün içinde yapılacak en önemli şeyin ne olduğunu belirleyiniz.

Tüm dikkatinizi kendinizin ve yakınlarınızın başından geçenlere odaklayınız. Durumu gözden geçirip yeniden değerlendiriniz. Böylece neyin önemli neyin önemsiz olduğunu daha kesin olarak belirleyebilirsiniz.

Yaşadıklarınızın sizin için ne anlama geldiğini anlamaya çalışınız ki, yaşama tekrar sıkıca sarılabilesiniz ve hatta tüm bu olanlardan kişisel olarak daha da güçlenerek çıkabilesiniz.

 

Çocukların Bir Felaketle Başa Çıkmalarına Nasıl Yardım Edebilirsiniz?

Bir felaketle başa çıkmak, hem siz hem de çocuklarınız için oldukça zor bir iş. Hayatınızın akışı etkilenmiş olabilir. Pek çok yeni ve bilinmeyen zorlukların üstesinden gelmek durumunda kalmışsınızdır. Bu ani değişikliklerle başa çıkamayacağınızı düşünebilirsiniz. Kuşkusuz, bu felakette yaşadığınız sıkıntıları en iyi siz biliyorsunuz. Ama eğer imkan bulabilirseniz, yaşadığınız sıkıntılarla baş edebilmek için önerilerimizi de dikkate alınız.

Çocuklar olayın kendisinden korktukları kadar, bu olayın hayatlarında yol açacağı değişikliklerden, belirsizlikten ve sorunlardan da korkarlar. Böyle bir felaketten sonra çocuğun yaşadığı psikolojik sıkıntı, davranışlarında değişmelere ve birtakım belirtilere yol açabilir.

Bir felaket sonrasında çocuğunuzun davranışı nelerden etkilenir?

Sizin felaket karşısında gösterdiğiniz tepkiler, çocuğunuzun da bu olaya nasıl bir anlam vereceğini ve bu olayla nasıl başa çıkacağını belirler. Çocuklar normal zamanda da anne-babalarının endişelerinin farkındadırlar. Ama özellikle bir kriz durumunda bu konuda daha duyarlı hale gelirler. Sizi izleyip tepkilerinizden ipuçları yakalamaya çalışırlar. Siz panik içindeyseniz çocuk daha çok panik yaşar, hep karamsar ya da umutsuzluk duygularıyla çocuklara yaklaşırsanız, çocuk olumsuzluklardan daha çok etkilenir. Endişelerinizi veya üzüntülerinizi çocuklarınızdan saklamaya çalışmak yerine onlarla paylaşmalı ve onlara bu zorlukların üstesinden birlikte gelebileceğinizi söylemelisiniz.

Çocuğun olaydan nasıl etkilendiği onun yaşı ile de bağlantılıdır. Henüz okul çağına gelmemiş çocuklar, olan biteni anlamada ve yaşadıkları duyguları dile getirmede güçlük çekerler. Hissettiklerini konuşarak paylaşamadıkları için de olaydan daha fazla etkilenirler. Altı yaşında bir çocuk korkusunu okula gitmek istemeyerek gösterirken, ergenlik çağındaki bir çocuk korkusunu açıkça göstermekten kaçınabilir. Felaket sonrası dönemde ise bu çocukların okul başarısı düşebilir, sizinle sık sık tartışmalara girebilirler.

Bir felaketin ardından, çocuklarınızda aşağıdaki belirtiler ortaya çıkabilir:

Felaketin tekrar yaşanabileceğinden, ya da olayı hatırlatacak bazı işaretlerden (ani sesler, kapı çarpması, telefon sesi, uyku sırasındaki gürültü, vb.) aşırı korkma;

Çok kolay ve sık sık sinirlenme, ağlama ve sızlanma;

Saldırganlık gösterme, yaramazlık yapma ve dikkatini uzun süre koruyamama, yaptığı bir işe kendini verememe;

Okulda ve evde daha önce hiç yapmadığı davranışları yapma; Örneğin hiç kavga etmeyen çocuğunuzun kavga etmesi,

Daha hareketli olma ve yerinde duramama,

Felakete ilişkin korkular yaşama; örneğin, sizden tamamen ayrılacağından korktuğu için yanınızda yatmak isteyebilir, yağmurdan gök gürültüsünden ve fırtınadan korkabilir;

Uykuda kabuslar görme, çığlık atma;

Yalnız kalmaktan, yanındakilerin uzaklaşmasından korkma, peşinizde dolanma, okula ya da kreşe gitmekten korkma, tuvalette yalnız bırakılmaktan korkma;

Parmak emme, altını ıslatma, biberondan beslenmeyi isteme, sürekli kucakta tutulmayı isteme gibi bebeksi davranışlar gösterme;

Doktor tarafından sebebi bulunmayan mide bulantısı, karın ağrıları, kusma; başağrısı, baş dönmesi, beslenme ve uyku düzensizlikleri gibi şikayetler gösterme;

Sessizleşip içine kapanma, yaşanan bu olaylar üzerinde konuşmaktan kaçınma;

Sürekli bu konu üzerinde konuşmayı isteme (özellikle daha büyük çocuklar) ya da oyunlarında ve masallarında deprem felaketine ilişkin konuları işleme;

Bu olayın, kendisinin daha önceden yapmış olduğu bir “kabahat” yüzünden olduğunu düşünüp, suçluluk duyma.

Bazı çocuklar bu davranışların hiç birini göstermeyebilir, yaşadıkları sıkıntı dışarıdan fark edilmeyebilir ve herhangi bir belirti gözlenmeyebilir. Bazı çocuklarda ise bu sıkıntılara bağlı davranışlar, haftalar ya da aylar sonra ortaya çıkabilir.

Bu durumlarda çocuklarınıza yardım etmek için neler yapabilirsiniz?

Çocukları, yaşanan olaylar hakkında bilgilendirmenin büyük yararı vardır; onlara destek olmak, aile ve akrabaların felaket sonrasındaki yaraları sarma çalışmalarında onlara görev vermek, aile ve akrabaların bir arada oldukları duygusunu yaşamalarına da katkıda bulunur. Bu zorlukları birlikte aşabilmek, felaketten çok sonraları bile sürebilecek ve aile bağlarını güçlendirecek bir “birlik beraberlik” duygusu yaşatacaktır.

Yaşadıklarınızla ve durumla ilgili olarak bir şey saklamadan, yanlış bilgi vermeden onunla anlayabileceği bir dille konuşun. Konuşurken diz çökün ve onun göz hizasına gelmeye çalışın, ellerini tutun, unutmayın çocuğunuzun güven ve destek dolu dünyası bir anda yerle bir olmuştur. Sorularına doğru ve basit cevaplar verin. Ailenize neler olduğunu çocuklarınıza açıklayın. Onların anlayacağı basit sözcükler kullanın. Doğruyu söyleyin. Yaşadığınız bu ciddi durumu, olduğundan daha hafif bir şekilde aktarmaya çalışmayın. Ancak varolanı da abartmayın. Çocuğa, ailesinin, akrabaların ve diğer tanıdıkların koruması altında olduğu konusunda güvence verin. Onlara şu tür cümlelerle yaklaşabilirsiniz: “Evet canım, bu olay tehlikeli bir şey. Başımızdan çok üzücü olaylar geçti. Ama bizler şimdi güvencedeyiz. Bak! bu konu ile ilgili kişiler ve tüm yardım kurumları bize yardım ediyor, hepsi geçecek ve eski günlerimize döneceğiz”.

Çocuğun başına gelen felaketi anlamasına yardımcı olun. Çocuklar anlamadıkları şeylerden korkarlar. Çocuğa olayın ne olduğunu, nasıl oluştuğunu, çok ender olarak ortaya çıktığını, ama bu tür olaylarla birlikte hareket ederek başa çıkılabileceğini anlatabiliriz. Kendi duygularınızı paylaşın. Çocuğunuzun “ne” söylediğini ve “nasıl” söylediğini dinleyin. Sesinin tonu, yüz ifadesi, gözlerindeki ifade, dudaklarındaki ve ellerindeki titreme gibi ipuçlarına dikkat edin. Bütün bunlarda korku, endişe, güvensizlik, kuşku gibi işaretler var mı? Çocuğunuzun söylediklerini sizin tekrarlamanız işe yarayabilir. Örneğin “bunu söylemek seni korkutuyor mu?” “sanki tekrar olay olacakmış gibi mi geliyor?” Böylece çocuğunuz dile gelen duygularda kendi duygularını tanıyacak ve onun duygularını anladığınızı görecektir.

Ona güven verin. “Hiç korkma, birlikteyiz”, “Seni seviyorum”, “Seni koruyacağım”, gibi cümleler kullanın. Bu sözleri bir kez söylediniz diye çocuğun hemen anlayacağını ve rahatlayacağını sanmayın. Olabildiğince sık tekrar edin. Çocuğunuzu kucağınıza alın, sarılın, rahatlatın. Yakın temas ona kendisini terk etmeyeceğiniz mesajını verir.

Uykudan önce onunla birlikte daha fazla zaman geçirin, konuşun, güven verin. Eğer imkanınız varsa, çocuğunuzun yattığı yerin karanlık olmamasına çalışın. Çocuğunuzu geceleri yatırırken karşılaşabileceğiniz bazı sorunlar vardır: Çocuğunuz kabuslar görebilir, merak etmeyin bu kabusların aslında çocuğunuza yararı vardır. Bu insan beyninin gösterdiği son derece doğal bir tepkidir. Bu sayede iç dünyasında yaşadığı yoğun duyguları boşaltma imkanı bulur. Çocuğunuz bu kabusları gerçek sanabilir, korkuyla bağırıp sarsılabilir, telaşa kapılmayın, ona sarılın ve gördüklerini anlatmasını isteyin ve sonuna kadar da dinleyin araya girmeyin, “kötü bir rüya görmüşsün, herhalde sana gerçekmiş gibi geldi, rüyanda saklandığını, ağladığını, bağırdığını, kaçtığını söylüyorsun, sana hak veriyorum, ben de olsam aynısını hissederdim” gibi şeyler söyleyin, kesinlikle “korkulacak birşey yok” demeyin. Çünkü çocuğunuz korkmuştur, bunun için suçluluk ya da utanç hissetmemelidir.

Onun kabuslarını azaltabilirsiniz. Örneğin, gün içinde onu meşgul edecek ve bedenen yoracak oyunlar oynamasını sağlayın. Çok kötü bir felakete maruz kaldınız ve belki de canınız burnunuzda ve tükendiğinizi hissediyorsunuz. Fakat kendinizi biraz zorlayıp yapabilirseniz çocuğunuzu yatırmadan önce ona bir masal anlatabilir, ninni söyleyebilir, onunla oynayabilirseniz kendinizi daha iyi hissedebilirsiniz.

Çocuğunuz oyun oynarken onu izlemeye çalışın. Neler söylediğini ve nasıl söylediğini dinleyin. Çocuğunuz oyuncaklarıyla ya da arkadaşlarıyla oynarken kızgınlık gösterebilir. Bu çok doğaldır. “Gel yavrum, anlıyorum canın sıkkın, sıkıntın geçinceye kadar seninle biraz oturalım” diyerek onu konuşabileceğiniz bir yere çekin.

Gerginliğini azaltıcı faaliyetler düzenleyin. Çocuğunuzu oyundan uzaklaştırmayın. Oyuncaklarıyla veya güvenli ve açık alanlarda oynamasını sağlayın. Eğer çocuğunuz çok küçükse ve sevdiği, onsuz yapamadığı bir oyuncağını ya da benzeri bir şeyi kaybettiyse ve bunun için ağlayıp yas tutuyorsa bu duruma izin verin, susturmaya çalışmayın. Bir zaman sonra da eğer mümkünse kaybettiği o şeyin yerine yenisini sağlamaya çalışın.

Olanaklar ölçüsünde, gündelik alışkanlıklarınızı sürdürün ya da yeni koşullar altındaki yaşantınızı da olabildiğince eskilerine benzetmeye çalışın. Örneğin, yemek saatlerini, onu yatırdığınızda masal anlatmayı, öğleden sonra uykularını sürdürün. Alışkanlıkların birden ortadan kalkması özellikle daha büyük çocuklarda kendi başına ciddi bir stres yaratabilir.

Bu olaydan sonra, kendinizin de neler hissettiğini çocuklarınızla paylaşın; başınıza gelenlere nasıl olumlu bir şekilde yaklaşmaya çalıştığınızı anlatın. Çocuklarınızın duygularını ve yaşadığı sıkıntıyı anladığınızı ve hepsini kabul ettiğinizi de belirten sözcükler kullanın. Örneğin, “Ahmetçiğim, ağlamanın hiç bir sakıncası yok. Ağlayabilirsin.” Çocuğunuza, hissettiklerini dinlemeye hazır olduğunuzu, yaşadığı duyguların hepsinin çok normal olduğunu söyleyin.

Cesaret, sabır, kararlılık, yardımlaşma, problemleri çözmeye çalışma ve sorunlarla başa çıkma konusunda çaba gösterme gibi davranışlarınızla, çocuklarınıza örnek olmaya çalışın. Çocuklarınızın dikkatini, benzer felaketi yaşamış diğer ailelere ve onlara yardımcı olmaya çalışan diğer insanlara çekmeye çalışın. “Ellerinden geleni yapıyorlar Ayşeciğim. Bak dün bütün gece karşı görevliler çalışıyorlar. Bu işi atlatmak için hep birlikte çalışmalıyız” şeklinde bir şeyler söyleyebilirsiniz. Çocuğunuza yardımcı olmak için, yaşadıklarınızla nasıl baş ettiğinizi anlatabilirsiniz. Örneğin, “Kendimi kötü hissettiğimde birlikte yaşadığımız güzel günleri düşünüyorum ve kendime ileride her şeyin yeniden düzeleceğini hatırlatıyorum. Bu beni biraz olsun rahatlatıyor, belki sen de denersin.”

Rahatlamak ve sakinleşmek için kendinize zaman ayırın. Kriz ortamından uzaklaşmak için kendinize kısa aralar verin. Örneğin bir kaç dakika yürüyün. Zihninizi sakinleştirmeye çalışın. Eğer siz sağlam olursanız ailenize daha çok yardım edebilirsiniz.

Son olarak kısaca şunları öneriyoruz:

Gündelik yaşamınızı en kısa zamanda düzene sokun

Planlara tüm ailenin katılmasını sağlayın

Kendi duygularınızı paylaşın

Çocuklara bağırıp çağırmaktan ve dayak atmaktan kaçının

Eğer çocukları bir yere göndermek zorundaysanız bunu onlara mutlaka anlatın ve onlarla iletişimi kesmeyin

Yardım istemekten korkmayın! Böyle bir felaketle kimse tek başına baş edemez

Sizin için en önemli olan işleri belirleyin ve bunları sırayla ele alın

Sezgilerinize güvenin. Buraya kadar başardığınıza göre gerisini de halledebileceğine olan inancınızı koruyun.

 

KAYNAK

//www.ntvmsnbc.com/news/244933.asp


Paylaş

Görüntülenme:
Yayınlanma Tarihi:21 Nisan 2006

© 2024e-Psikiyatri.com, bir NPGRUP sitesidir,
e-Psikiyatri.com bir NPGRUP sitesidir. Bu sitede verilen bilgiler, site ziyaretçilerinin/hastaların hekimleriyle mevcut ilişkilerini ikame etmek değil, desteklemek için tasarlanmıştır. Bu sitede yer alan bilgiler bir hekime danışmanın yerine geçmez. Tüm hakları saklıdır.