CİLDİNİZE İYİ BAKIN!

Zeynep Güçlücan

Güneş ışınlarının yol açtığı cilt deformasyonu ve dejenerasyonu, bronzluk tutkusu devam ettiği müddetçe, güzelliğin en büyük düşmanı olacak. Unutmamak lazım ki, tüm bu güneş hasarları, solaryuma fazla düşkün olanların da başına gelebilir.

Güneş yine kavurmaya başladı. Öğle saatlerinde dışarıda olmak insanı zorluyor. Herkes tatil programları yapıyor. Birçok aile yazlıklarına taşındılar. Ne yazık ki büyük çoğunluk hala bronzlaşmayı hayal ediyor. Bu tutku ise sağlığımızı tehdit ediyor!

Evet güneş meselesi bu kadar ciddi. Özellikle ozon tabakasının gittikçe incelmesi güneşle ilişkimizi daha riskli bir hale getiriyor. Gelişen teknolojinin bedelini gün geçtikçe artan kanser vakalarıyla ödüyoruz. Üstelik ne bulutlu havalar, ne de suyun içinde olmak bizi güneşten korumuyor. Ultraviyole ışınlarının büyük kısmı (yüzde 60-80 oranında) bulutlardan geçerek cilde ulaşıyor. Denizde, havuzda ve karla kaplı alanlarda güneş ışınlarının şiddeti yansımayla artıyor. UV ışınları suyun en az 30 santim altına kadar etkisini devam ettiriyor…

Peki ne yapabiliriz? Çıkıp kutuplara mı gidelim? O da durumu kurtarmıyor.
Çünkü ışıksız ortamlar da zararlı; bağışıklık sistemini zayıflatıyor, ruhsal bunalımlar, depresyon, kemik erimesi, kronik yorgunluk, kanser türleri, saç dökülmesi, kalp hastalığı ve beyin kanaması gibi sorunlara davetiye çıkarıyor.

Güneş ışığı insana sağlık, yaşama sevinci ve mutluluk verir. Doğal ışık ve baharda ılınan hava; iyimserliği, sevgiyi, umudu uyandırır. Güneşli Akdeniz ülkelerinin insanları daha neşeli, daha canlı ve dışa dönüktür. Sanatları renkli, müzikleri, dansları hareketli, aşkları ateşlidir! Ama güneşin kavurucu boyutlara ulaştığı çöl yaşamı için aynı şeyleri söyleyemeyiz…

Tabii bu madalyonun sadece bir yüzü. Madalyonun diğer yüzü ise bronzlaşma tutkusunu sorguluyor ve insanları ihtiyata davet ediyor. Yazın güneşte, kışın solaryumda bronzlaşma tutkusunun faturası, erken yıpranan ve yaşlanan bir cilt ile kanser riski oluyor. Gerçek maalesef böyle!

Güneşlenme tutkusu kitlesel bir çılgınlıktır
Güneş, hücreleri yiyip bitiren serbest radikalleri çoğaltır ve aktifleştirir, cilt hücrelerindeki yağın parçalanmasına neden olur. Serbest radikaller, cildimizdeki kollajeni ve vücuttaki tüm proteinleri sömürürler. Daha önemlisi, hücre yapısına, kanımıza ve beynimize zarar verirler. Böylece büyük bir tahribata, savunma gücümüzün kaybolmasına, erken yaşlanmaya ve her türlü hastalığa neden olurlar.

Bronzlaşma nasıl oluşur?
Esasında olan şey şudur: Biz güneş altında sere serpe yatıp esmerleşmek için can atarken, güneş ışınlarına maruz kalan ciltte, bazı DNA parçaları ciddi şekilde hasar görmeye başlar. Bunun üzerine cilt, kendini korumak için melanin adı verilen hücreler üretmeye başlar. Melanin, renk pigmentlerinin tıbbi adıdır ve güneşe karşı doğal bir koruyucudur. Çoğalan renk pigmentleri (melanin), cildin rengini koyulaştırırlar. Böylece deri rengi koyulaşır. Yani o çok özendiğimiz bronz ten, aslında Ultraviyole ışınlarının saldırısı karşısında, cildin kendisini korumak için, melanin sayısını artırmasıyla, dönüştüğü renktir. Ancak melanin ne kadar artarsa artsın, cildi tam olarak korumayı başaramaz. Zenciler de güneşte yanarlar.

PHOTO-AGING

Güneşe bağlı cilt yaşlanması:
Doğal seyrinde yaşlanan deriler, yumuşacık kalırlar ve kırışıkları sık olsa bile ince çizgiler halinde olur. Fazla güneşlenen insanların cildi ise kalınlaşır, sertleşir ve kırışık çizgileri derinleşir. Çünkü güneş ciltte çeşitli değişimlere sebep olur. Tüm bu olayların sonucunda cildi gergin, esnek ve pürüzsüz tutan doğal yapı bozulur. Cilt kösele görünümü almaya başlar ve photo-aging belirtileri oluşur.

Photo aging, ışık yaşlanması, ultraviyole yaşlanması, ışın yaşlanması, foto yaşlanma veya genel olarak, güneşe bağlı yaşlanma diyebileceğimiz bu durum, sağlık ve estetik kaygıları olanlar için, her türlü önlemi almaya değer. Güneş ışınlarının yol açtığı cilt deformasyonu ve dejenerasyonu, bronzluk tutkusu devam ettiği müddetçe, güzelliğin en büyük düşmanı olacak. Unutmamak lazım ki, tüm bu güneş hasarları, solaryuma fazla düşkün olanların da başına gelebilir.


Paylaş

Görüntülenme:
Yayınlanma Tarihi:08 Ağustos 2009

© 2024e-Psikiyatri.com, bir NPGRUP sitesidir,
e-Psikiyatri.com bir NPGRUP sitesidir. Bu sitede verilen bilgiler, site ziyaretçilerinin/hastaların hekimleriyle mevcut ilişkilerini ikame etmek değil, desteklemek için tasarlanmıştır. Bu sitede yer alan bilgiler bir hekime danışmanın yerine geçmez. Tüm hakları saklıdır.