BU KORKU AĞRISINDAN BETER

Katie Fraser / BBC News

Çoğu insan dişçi koltuğuna oturmaktan türlü bahanelerle kaçıyor. Ancak ağrılar olunca ikna oluyoruz.

 


Şiddetli dental fobi yüzünden sekiz yaşındaki bir kız çocuğu yaşamından oldu. Bu, dental fobinin oldukça uç bir örneği sayılabilir. Fakat pek çoğumuz nedense dişçi koltuğuna oturmaktan türlü bahanelerle kaçınıyoruz.  Ancak dayanılmaz ağrılar eşliğinde dişçiye gitmeye ikna oluyoruz.  

Sekiz yaşındaki Sophie Waller'in trajik vakası dental fobik olanları bile hayrete düşürecek nitelikte. Yapılan soruşturmada ailesi dört yaşında bir diş kontrolü sırasında dili kesildiği için kendisinde böyle bir korku geliştiğini belirtiyor. Sophie'nin süt dişlerinden biri sallanmaya başladığında, yıllar önce yaşadığı korku tekrar nüksetmiş. Yemek yemeği ve konuşmayı reddeden küçük kız hastaneye kaldırılmış. Genel anestezi altında doktorlar sallanan dişinin yanı sıra daha birçok dişini çekme fırsatı bulmuşlar. Fakat ameliyat sonrası, Sophie o denli travmatize olmuş ki, ağzını açmaya direnç göstermiş ve oral yoldan beslenmeyi reddetmiş. 

Sophie giderek güçten düşse de, durumunun ciddiyeti hastane tarafından anlaşılmamış. Operasyondan bir ay sonra Sophie açlık ve dehidrasyona bağlı olarak yaşamını yitirmiş. Bunun oldukça sıra dışı bir fobik reaksiyon olduğu düşünülebilir. Her zaman bu kadar trajik sonuçlanmasa da, sık rastlanan bu korkunun altında yatan sebepler araştırılıyor. 

Esasen diş muayenesi ile ilgili korkular iki başlık altında toplanıyor: çoğu zaman hafif düzeyli bir korkuyu anlatmak için kullanılan "dental anksiyete" ve insanların yaklaşık %10'unu etkileyen, aşırı düzeyde bir korku şekli olan "dental fobi". 

Dental anksiyetesi olanlarda, kişinin çocukken bizzat deneyimlediği veya gözlemlediği yaşantılar bu korkunun oluşumunda etkili oluyor. Çocukken çoğu zaman ağrılı bir dişin saikiyle diş hekimlerinin kapısı çalınıyor. Bu yüzden yaşanan ilk deneyim acıyla birlikte hafızaya kazınıyor. Bu ise yaşamın ileriki yıllarında baş gösterebilecek anksiyete ve fobi gelişimine zemin hazırlıyor.

Neyse ki her zaman durum böyle değil. Dundee Üniversitesi'nden Profesör Ruth Freeman'a göre bu, çocukların hayal gücüyle yakından ilişkili. Etkili bir hayal gücünün pekiştirdiği, olumsuz bir deneyim erişkin yaşamına taşınıyor. "Çocukların hayal güçleri kuvvetli ise, zihinlerinde kurguladıkları senaryolarla dişçiye gitmek işkenceden farksız bir hal alıyor. Erişkinlikte ise bu endişeler ciddi korkulara dönüşüyor."

British Dental Health Fondation'dan  Dr. Nigel Carter ise anne baba tutumlarının korkunun yeşermesinde etkili olduğu görüşünde. "Çocukları dişçi koltuğuna oturan ebeveynler onlara yarardan çok zarar veriyorlar. Farkında olmaksızın endişelerini çocuklarına geçiriyorlar. Böylece korku zincirleme bir şekilde nesilden nesile aktarılmış oluyor. Bazen çocukların gelişlerinde hiçbir sorun olmadığı halde, müdahale sonrası "neyse ki acımadı" diye teselli veren ebeveynler oluyor. Acı kelimesinin telaffuz edildiğini duyan çocuk, belki de ilk kez bu konuda bir şeyler düşünmeye başlıyor."

Bununla birlikte teknolojik gelişmeler ve bu konuda mesleki farkındalığın artmış olması pek çok kişinin korkularını yatıştırmada çarpıcı bir etki yaratmışa benziyor. 1988'de Birleşik Krallıkta yapılan bir ankette insanların %60'ının dental sağlık müdahalelerinden bir dereceye kadar kaygı duyduğu saptanmış. On yıl sonra ise bu oran %32'ye gerilemiş.

Genellikle diş hekimleri anksiyetesi olanlara yardımcı olabiliyorlar. Bununla birlikte hastaların onda birinde etkili tedavi gerektiren, gerçek bir fobi söz konusu. Profesör Freeman'a göre dental fobinin altında şu üç sebepten biri yatıyor: hatalı ilişkilendirmeler, öğrenme güçlükleri ve başka psikolojik bozukluklar.

Hatalı ilişkilendirmede kişi geçmişten getirdiği düşünceleri halihazırdaki bir objeye transfer ediyor. Profesör Freeman'ın bir hastası da bu sebeple dental fobik tepkiler göstermiş. İnsülin bağımlısı olan bu hasta dental müdahalede lokal anestezinin işe yaramayacağından endişe etmiş. İnsülinin etkili olmayacağına dair geçmişte yaşadığı korkular, anestezinin etki etmeyeceği evhamına yol açmış. Bu tarz hatalı ilişkilendirmeler yaygın olsa da, doktorlar hastaların medikal kayıtlarını okuyarak, çoğu zaman bunun sebebini çözebiliyorlar.
 
Dişçi korkusu öğrenme güçlükleri ile de ilişkilendirilebilir. Bu tip hastalar prosedürleri açıklamaya daha fazla zaman ayıran ve onları rahatlatan uzmanlara sevk edilebilirler.

Şayet bir kişi agorafobi veya sosyal fobi gibi çeşitli psikolojik bozukluklardan muzdarip ise, dental fobi yaşaması da kuvvetli muhtemeldir. Görüntü, sesler, iğne ve delgilerle ilişkilendirilen diğer faktörler de korkuyu tetikleyebilir.

Her ne kadar erkekler bu konuda açık sözlü davranmasalar da, Dr. Carter'e göre, dental fobik kadın ve erkeklerin sayısında kayda değer bir fark söz konusu değil. Aralarında sadece tavırsal farklılıklar var. Kadınlar bu konuda kendilerini biraz daha zorlarken, erkekler kaçınmaya daha eğilimli olabiliyorlar. 

Neyse ki diş hekimleri korkularına teslim olmuş hastalarla başa çıkmada artık çok daha becerikliler. Lisans düzeyinde verilen diş hekimliği derslerinde nevrozlu hastaların nasıl ele alınacağı işleniyor. 

Bu tarz bir fobi hasta sevip güvendiği bir hekim bulduğunda zaman içerisinde geçebiliyor. Bu, sıradan bir hekim veya anksiyöz hastalarla uğraşmakta uzmanlaşmış bir kişi olabiliyor. Fakat bu süreç yavaş işliyor. Dr Carter'a göre olumsuz bir deneyim dişçi korkusunu tetikleyebilse de, bir tek olumlu deneyimle bunu hemen tersine çevirmek pek mümkün değil. "Korku söz konusu olunca mantık bir yerde devre dışı kalıyor, negatif deneyimler öğrenmede daha etkili oluyor."


Paylaş

Görüntülenme:
Yayınlanma Tarihi:16 Haziran 2011

© 2024e-Psikiyatri.com, bir NPGRUP sitesidir,
e-Psikiyatri.com bir NPGRUP sitesidir. Bu sitede verilen bilgiler, site ziyaretçilerinin/hastaların hekimleriyle mevcut ilişkilerini ikame etmek değil, desteklemek için tasarlanmıştır. Bu sitede yer alan bilgiler bir hekime danışmanın yerine geçmez. Tüm hakları saklıdır.