Her yönüyle Disleksi (Öğrenme Bozukluğu)

Üsküdar Üniversitesi ve NPİSTANBUL Hastanesi, Bilimsel Eğitim Toplantıları kapsamında bu hafta öğrenme bozukluğu yani “Disleksi”yi ele aldı.

Üsküdar Üniversitesi ve NPİSTANBUL Hastanesi, Bilimsel Eğitim Toplantıları kapsamında bu hafta öğrenme bozukluğu yani “Disleksi”yi ele aldı.

npistanbul1 Bilim adamı Thomas Edison, “Öğretmenim sersemin teki olduğumu söylüyor, babam da aptal olduğumu düşünüyordu. Bense artık budalanın teki olduğuma karar vermiştim.” Albert Einstein, “Öğretmenlerim aklımın yavaş çalıştığını, asosyal olduğumu ve ölene kadar aptal rüyalarımın peşinde sersemce savrulacağımı söylüyorlardı.” Bu ve benzeri örnekleri çoğaltmak mümkün. Tom Cruise, Picasso…vs. Toplumda farklı alanlarda önemli işleri imza atan bu isimlerin ortak yönleri var. Özel Öğrenme Güçlüğü yani her birinin birer Disleksi olmaları. Yani öğrenme bozukluğu. Üsküdar Üniversitesi ve NPİSTANBUL Hastanesi’nin birlikte gerçekleştirdiği Bilimsel Eğitim Toplantılarının bu hafta gündeminde Disleksi hastalığı ve tedavisi vardı.

DİSLEKSİ (ÖĞRENME GÜÇLÜĞÜ) İLE İLGİLİ HER TÜRLÜ BİLGİ İÇİN TIKLAYIN...

Üsküdar Üniversitesi ve NPİSTANBUL Hastanesi’nden akademisyen ve uzmanların katılımıyla her hafta farklı bir konunun ele alındığı Bilimsel Eğitim Toplantılarının biri daha Prof. Dr. Rasim Adasal Konferans Salonunda gerçekleştirildi. Katılımın yoğun olduğu toplantıda Leonardo da Vinci, Albert Einstein, Thomas Edison, Hans Christian Andersen, Tom Cruise, Steven Spielberg, Pablo Picasso, Richard Branson, Jay Leno, Whoopi Goldberg, William Butler Yeats…vs. gibi kişilerin ortak yönü olan Disleksi ele alındı. npistanbulDisleksi konusuna ilişkin bilgiyi NPİSTANBUL Hastanesi’nden Çocuk Ergen Psikiyatristi Dr. Nüket İşiten verdi. Üsküdar Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Nevzat Tarhan, öğretim üyelerinden Prof. Dr. Oğuz Tanrıdağ, Prof. Dr. Hüsnü Erkmen, Prof. Dr. Orhan Doğan’ın katıldığı toplantıda Dr. İşiten disleksi yani öğrenme bozukluğunun toplumda görülme sıklığının yüzde 8 civarında olduğunu söyledi. Dinleme, konuşma, okuma, yazma, akıl yürütme ile matematik yeteneklerinin kazanılmasında ve kullanılmasında önemli güçlüklerle kendini gösteren bir öğrenme bozukluğu olan Disleksiye ilişkin İşiten; “Belirgin özelliklerinden biri harflerin ve kelimelerin karıştırılması ve tersten algılanması. Yazılı kelimeleri öğrenme ve hatırlamada zorluk yaşarlar. b, d, p, q harfleri, 6, 9 gibi sayıları karışık algılama, ne- en, 3-E, 12-21, çok-koç; olarak algılamak gibi... Okurken kelime atlarlar. Hecelerin seslerini karıştırmak ya da sessiz harflerin yerini değiştirir ve sıklıkla yazım hatası yaparlar.Yazı yazmada zorluk çekerler. Yine konuşurken anlama en uyun kelimeyi bulmada güçlük, yön ( yukarı-aşağı) ve zaman (dün, bugün, yarın ) kavramları konusunda zorluklar yaşarlar. Disleksi, yapısal orijinli kompleks nörolojik bir durumdur. Belirtileri, öğrenme ve işlevleri ile ilgili birçok alanı içerir; okuma, heceleme, yazım dili gibi. Bu alanlardan biri ya da daha fazlası etkilenebilir. Sayı saymak, nota becerileri (müzik), motor beceriler, yazım dili ustalığı, organizasyon becerileri etkilenebilir. Dereceleri de olabilir.

İKİ TİP DİSLEKSİ’DEN SÖZ EDİLİR

1.Disfonetik İşitsel Form ( Algısal ,P tipi) 2.Diseidic Görsel form ( Linguistik, L tipi) % 60- 80 i  erkektir. Tanı nadiren okula başlamadan ana okulu düzeyinde konur. Erişkin yaşamında da devam edebilir. 40-50 kişilik bir sınıfta 3-4 çocuğun öğrenme bozukluğu sorunları yaşadığını, bir başka deyişle de bu kadar çocuğun gözden çıkarıldığını gösterir.

DİSLEKSİ HASTALIK MI?

Genellikle çocukluk çağında ve okumaya başlamasıyla fark ediliyor. Bir hastalık değil, öğrenmeyle ilgili zihinsel süreçlerde bir farklılık!

DİSLEKSİ NASIL AYIRT EDİLİR?

Okul başarısındaki normal sapmalardan ve fırsat eksikliği, yetersiz öğrenim, kültürel etkenler gibi okula ilişkin zorluklardan ayırt edilmelidir. Yetersiz eğitim ve öğrenim, standart başarı testlerinde düşük performansa yol açabilir. Yaşam koşulları, hastalığa bağlı devamsızlıklar, etnik ve kültürel farklılıklar, konuşulan dilin ana dili olmaması v.b.

ERKEN TANI ÖNEMLİ!

Erken tanı ve müdahale her sorunda olduğu gibi öğrenme bozukluğu olan vakalar içinde çok önemlidir. Bu nedenle riskli çocukların özellikle okul öncesi dönemde dikkatle izlenmesi gerekir. Genellikle öğrenme bozukluğu ilköğretime başlayınca ortaya çıkar. Ancak okul öncesi dönemde zekâsı normal olduğu halde konuşma gelişiminde gecikme, aşırı hareketlilik, algılama sorunları ve koordinasyon zayıflığı olan riskli çocukların öğrenme bozukluğu açısından değerlendirilmesi, erken tanı ve müdahale için önem taşır. Erken tanı konulduğu oranda çocuklar akranlarına yetişebilmekte, gerçek potansiyellerine ulaşabilmektedir.

TEDAVİDE NASIL BİR YOL İZLENMELİ?

 Öğrenme bozukluğu olan çocuk ve gençlerin eğitimi sadece normal sınıflardaki müfredat programıyla gerçekleşememekte, özel ve ek bir takım derslere ihtiyaç duyulmaktadır. Destek eğitim için değerlendirme sonucu oluşturulan özel eğitim programı ve eğitsel müdahaleden yararlanılmalıdır. Sınıf ortamında öncelikle duygusal olarak güvenli bir çevre oluşturulmalıdır. Bu çevre içinde çocukların hem bireysel farklılıkları hem de farklı gereksinimleri olabileceği kabul edilerek eğitim verilmelidir. Çocuğun benlik saygısını geliştirmek için, sınıf içinde ve dışında onun güçlü yönlerini ortaya çıkaracak ortamlar hazırlanmalıdır. Çocuğun dikkatini artırmak ve derse ilgisini sürdürmek için yönergeleri net bir biçimde vermek ve öncesinde dikkati çekici bir giriş yapmak gereklidir. Sınıfta bağırarak konuşan bir öğretmen bu çocukları çok tedirgin eder. Öğretmen yavaş ve açık konuşmalıdır. Sık sık okuma çalışmaları yapılmalı, bu çalışmalar sırasında sözcükler sesli olarak okunurken çocuk yazıyı görmeli ve parmağını hareket ettirerek takip edebilmelidir. Okunan materyalin güçlük düzeyi önemli değildir. Eğer ilgisini çekiyorsa bu amaçla ansiklopediler bile kullanılabilir. Beş sözcüklük kelime listeleri oluşturun, gruplara bölün ve her gün bir grubu çalışın. Örneğin önce kelimeleri ezberletin, bunları aklından yazsın, sonra kağıda yazsın. Siz hatalarını düzelttikten sonra yeniden yazması sağlanmalıdır. Matematik problemlerinde zorlanıyorsa; her gün 15 dakika önceki adımları kullanarak matematik çalışın. Yenilere geçmeden önce eski konuları gözden geçirin. Bu çalışmaları çocuğun aşırı zorlanıp, duygusal bir kızgınlık yaşamadan sonlandırmaya özen gösterin. Harfleri ters yazıyorsa; okul eşyalarıyla taşıyabileceği bir kartonun üstüne alfabedeki harfleri yazın. Bir harfin nasıl yazılacağından emin olmadığı zamanlar bu kartı kullanabilir.(Harfleri ters yazmak 7 yaşına kadar normaldir.) Bu sorunu rakamlarla da yaşıyorsa aynı yöntemi uygulayabilirsiniz. · Bu çocuklar sınıfta en ön sıraya oturtulmalıdır. Tahtaya yazılanlar büyük ve düzgün olmalı, çocuğa defterine geçirebilmesi için fazladan zaman tanınmalıdır. (Anlatılanları not almakta zorlandıkları zaman teyp kullanmalarına kolaylık sağlanabilir.) Çalışma sırasında uygun noktalarda mola vermek, verilen bilginin alınıp alınmadığını sınamak gerekir. Ödevler sıkıcı ve monoton olmaktan çıkarılıp canlı ve ilgi çekici bir görevle birleştirilmelidir. Çok fazla ödev verilmeden, yapabileceği olabileceği ödevler ile başarı duygusunu yaşamasını sağlamak, başarısızlık deneyimlerini azaltacak önlemler almak yararlı olur. Verilen ödevin alındığından emin olmak ve dönüşte kontrolünü yapmak gerekir. Yazılı yerine sözlü sınav yapılabilir. Haber-Fotoğraf Şaban Özdemir(NPGRUP)

Paylaş

Görüntülenme:
Yayınlanma Tarihi:28 Aralık 2011

© 2024e-Psikiyatri.com, bir NPGRUP sitesidir,
e-Psikiyatri.com bir NPGRUP sitesidir. Bu sitede verilen bilgiler, site ziyaretçilerinin/hastaların hekimleriyle mevcut ilişkilerini ikame etmek değil, desteklemek için tasarlanmıştır. Bu sitede yer alan bilgiler bir hekime danışmanın yerine geçmez. Tüm hakları saklıdır.