Soru sorma takıntısı

Takıntılarınız mı var? Soru sorma takıntısı bunlardan biri. Üzülmeyin! Bu takıntıdan kurtulabilirsiniz.

Takıntılarınız mı var? Soru sorma takıntısı bunlardan biri. Üzülmeyin! Bu takıntıdan kurtulabilirsiniz.

NPSUAM Feneryolu Polikliniğinden Uzman Psikolog Zehra Erol, sorma takıntılarını PSİKOHAYAT'a anlattı..

Sayma ve sorma takıntılarında en önemli iki temel duygu şüphe ve suçluluktur. Aynı şeyleri tekrar tekrar soran, bir rakamı takıntı haline getiren hastaya bu düşünceler inatçı ve rahatsız edici şekilde gelir.

Düşünce, dürtü ya da imajların kişinin kontrolü dışında rahatsız edici şekilde kişinin zihnine gelmesine takıntı diyoruz. Kişi bunların zihnine gelmesini istemese de bu düşünceler ya da imajlar tekrarlayıcı şekilde kişinin aklına takılır, onu rahatsız eder, zamanla bunlardan korkar ve bıkar. Takıntılar kişinin kendinden şüphe etmesine neden olur. Şüphe ve suçluluk iki temel duygudur. Bu düşüncelerin yarattığı kaygılar o derece kişiyi sıkıntıya sokar ki birey kendi rahatlayıncaya kadar bunlarla meşgul olur. Düşünce ortadan kalkması için yapılan eylemlere de kompülsiyon adını veriyoruz. Soru sorma ve sayma takıntısı olan kişilerde düşünceler inatçı ve rahatsız edici şekilde gelir.

HASTA RAHATLAYINCAYA KADAR DEFALARCA SORU SORAR

Örneğin takıntılı kişi zilin sesini duymasına rağmen defalarca annesine sorar: "Zil çalmış mıydı?" Zilin çalıp çalmadığını defalarca sorar, aynı cevaplar ve benzer açıklamalara rağmen tekrar ettirir. Saatler süren bu uğraşın ardından kısa bir süre rahatlar, fakat bu kez başka bir soru ortaya çıkar. Elbisesine leke sürülüp sürülmediğini görmesine rağmen annesine sorar: "Kirli miydi değil miydi?" Bu soruyu da defalarca tekrarlar. Aynı cevapları alır ama aynı soruyu sorar ve cevap bekler. Yine rahatlayıncaya kadar bu tepkileri devam eder. Bütün günü bu takıntılarla geçer. Ertesi gün zil yine çaldığında evde olanlara aynı soruları sormaya başlar. Soru takıntıları da diğer takıntılar gibi kişiyi ve ailesini ciddi anlamda zora sokar. Soru sorma takıntısında kişi takıntısına çevresini de kattığı için anne, baba, kardeş kime daha sık soru soruyorsa o kişiler için de durum dayanılmaz hal alır. Bu nedenle kişinin tedavisi için çevresinin de nasıl yaklaşacağı oldukça önemlidir.

TAKINTILI RAKAMI GÖRMEK, DUYMAK RAHATSIZ EDER

Sayma takıntılarına şöyle bir örnek verebiliriz: Belirli bir sayının, örneğin 3 rakamının kişiyi rahatsız etmesi. Bu nedenle 3 kere elini yıkayamama, 3 numaralı odada kalamama, şişeyi açarken 3 kere çevirmişse mutlaka dördüncüyü çevirme gibi. Kişi yaptığı işi 3 kere tekrar ettiğinde sevdiklerinin başına bir iş geleceği düşüncesinden o kadar rahatsız olur ki 4. ya da 5. defa tekrar etmeden duramaz.

TAKINTILARINIZ MI VAR? KURTULABİLİRSİNİZ..

Sayma takıntısı olan kişiler evlerinin zilini 3 kere çaldıklarında 4 ya da 5. defa bastıklarında sorununa çözüm bulup rahatlayacaklarına inanırlar. 4 ya da 5. kez bassa bile kişide sadece anlık rahatlama olur ve 3 rakamını gördüğü an sıkıntı tekrar başlar. Buna benzer bir örnek de kişinin 4 köşeli eşyaların köşelerini saymadan duramamasıdır. 4 köşeli çerçeve gördüğünde, masa, sandalye görünce saymaya başlar. Her dört köşeli eşya ve şekli saymaya devam eder. Takıntılı davranışı yapmak kısa süreli bir rahatlama oluşturur. Kişinin takıntısı ne ise saymaya veya sormaya devam eder.

TESELLİ DEĞİL TEDAVİ GEREKLİ

Takıntıları olan kişiye "umursama geçer", "boş ver", "takacak ne var" demek yeterli değildir. Bu bir rahatsızlık olduğu için kişinin tedavisi gerekir. Bu tarz yaklaşımlar kişinin sıkıntısının artmasına, yetersizlik duygularının ortaya çıkmasına neden olmaktadır. Takıntıya eşlik etmek (örneğin soruları sürekli cevaplamaya çalışmak ya da birlikte sayı saymak) bu rahatsızlık için uygun tutumlar değildir. Ayrıca kişinin yapması gereken günlük işleri, "Onun sıkıntısı var ben onun yerine yaparım" diyerek üstlenmemek gerekir. Ailenin takıntı rahatsızlığı olan kişiye nasıl yaklaşacağı terapinin parçasıdır. Tedavide psikoterapi oldukça önemli bir yer tutar. Tedavi esnasındaki en önemli aşama, kişinin zihnine gelen soruları çözmeye çalışmasının yararsız olduğunu fark etmesidir. Bilişsel davranışçı terapilerle belirtilerin %60-80 arasında azaldığı gözlenmiştir. Terapide maruz bırakma ve tepkiyi önleme olumlu sonuç verir. Terapide kişinin yaşadığı durum ve bireysel özellikleri de dikkate alınarak farklı terapi yöntemleri de kullanılabilir. PSİKOHAYAT

Paylaş

Görüntülenme:
Güncellenme Tarihi:20 Kasım 2012Yayınlanma Tarihi:23 Kasım 2012

© 2024e-Psikiyatri.com, bir NPGRUP sitesidir,
e-Psikiyatri.com bir NPGRUP sitesidir. Bu sitede verilen bilgiler, site ziyaretçilerinin/hastaların hekimleriyle mevcut ilişkilerini ikame etmek değil, desteklemek için tasarlanmıştır. Bu sitede yer alan bilgiler bir hekime danışmanın yerine geçmez. Tüm hakları saklıdır.