Gençlerde Alkol / Madde Kullanımı ve Bağımlılığı

Nedenleri ve Tedavi Yöntemleri

BAĞIMLILIK Nedir?

Bağımlılık, hem bedensel ve ruhsal alanda ortaya çıkan klinik tablo, hem de uzantıları olan toplumsal sorunlar beraber düşünüldüğünde çağımızın en önemli sağlık sorunu olmaya aday görünüyor. Bu özellik gerek toplumun her kesimini ilgilendirmesi gerekse bir toplumdan diğerine sınır tanımaz yaygınlığı nedeniyle her geçen gün daha da büyük anlam taşıyor, taşıyacak. Çünkü sorun, yalnızca madde kullanan bireyi değil o bireyin içine doğduğu aileyi, ailenin parçası olduğu toplumu ve giderek o toplumda kültürel yapı özelliklerinden ekonomik işleyişe kadar geniş bir alanı ilgilendirmekte ve etkilemektedir. Çocuk, ergen ve genç erişkinlerde görülen madde bağımlılığı sorunu ülkemizde ve dünyada yeni karşılaştığımız bir sorun değildir. Sanayileşme, modernleşme ve kentleşmenin dayattığı bireysel ve toplumsal refah kavramları; her zaman beklenen sonucu vermemiş ya da istenen sonucu verse de beraberinde bireyi yalnızlaştıran, baş etmek zorunda olduğu problemlerin sayısı artarken, baş etme becerilerini azaltan ve bu durumda “çözümü” sağlıklı olmayan desteklerle ve dengelerle sağlayan bireyler ve gruplar oluşumuna neden olmuştur. İşte bu noktada ergenlikten yaşlılığa kadar uzanan geniş bir yelpazede madde bağımlılığı başlangıçta sorunlar nedeniyle ortaya çıkan iç sıkıntısı ve kaygıyı azaltmak için kullanılırken çok kısa bir süre sonra kendi başına diğer tüm sorunların toplamından daha önemli olmaya başlar. Önemli bir toplum sağlığı sorunu olan madde kullanımı ve bağımlılığı mücadelesinde amacımız hiçbir madde kullanımına başlanmamasını sağlamak,  sağlık ve yaşam kalitesini yükseltmek, madde kullanmadığı için gencin kendinden gurur duymasını sağlayarak madde kullanmayana destek olmak, madde kullanan ve bağımlı olanları da tedavi ve rehabilite ederek sağlığından sorumlu bireyler olmalarını sağlamaktır

ÇOCUKLARDA VE GENÇLERDE MADDE BAĞIMLILIĞI İÇİN RİSKLER

Son yıllarda tüm Avrupa ülkelerinde ergen ve gençler arasında alkol ve yasadışı madde kullanımında bir artış söz konusudur. Ülkemizde madde kullanımı birçok ülkeyle karşılaştırıldığında düşük oranlardadır. Fakat ülkemizdeki genç nüfusu göz önüne aldığımızda bu düşük oranların ne kadar büyük rakamlar oluşturacağını unutmamak gerekmektedir. Ülkemizde gençler arasında yapılan çalışmalarda yarısından fazlasının sigara deneyiminin olduğu, ilköğretimde ise yaşam boyu en az bir kez tütün kullanma oranının % 16 olduğu görülmektedir. Yaşam boyu en az bir kez alkol kullanımı %35-45, esrar kullanımı %4, uçucu madde kullanımı % 4, ekstazi kullanımı için ise %2-2,5 oranları verilmektedir. Tütünden sonra en sık kullanılan maddeler sırasıyla alkol, uçucu maddeler ve esrardır. Sigara ve alkol dışında tüm maddelerde kullanım sıklığında bir artış söz konusudur. Bu artış ekztazide daha da belirgindir. Çocuk ve gençlerde madde kullanımında en önemli nedenin ‘merak’ olduğu pek çok araştırma ile saptanmıştır. Ergenlik ve gençlik biyolojik, bilişsel ve sosyal alanlarda değişikliklerin olduğu bir dönemdir. Gençler bu dönemde alkol ve madde kullanımını da içeren yeni durumlarla karşılaşırlar Biyolojik ve sosyal değişikliklerin yarattığı stresi azaltmak, arkadaş baskısı ve bir gruba dahil olma isteği de madde kullanımına başlamada diğer önemli nedenlerdir. Başlama nedeni ne olursa olsun madde kullanmaya başlama, artan bir madde kullanımına ve diğer suç oluşturan olaylara neden olabilir. Az ya da çok kullandıkları bir dönem sonrası gençlerin büyük çoğunluğu madde kullanmaya devam etmemektedir. Az fakat önemli bir kısmı ise kullanıma giderek artan düzeylerde devam etmektedir. 12-18 yaş aralığında alkol ya da diğer maddeleri denemek yaşla beraber belirgin artış göstermektedir. Çocuk ve gençlerin madde kötüye kullanımına yol açan ‘risk faktörleri’ ve onları bundan koruyan ‘koruyucu faktörler’ söz konusudur. Bu risk ve koruyucu faktörleri bilmek problemi anlamamıza yardımcı olacaktır. Genelde yapılan tarama çalışmaları esas olarak problemli alkol veya madde kullanımı geliştirme riski yüksek olan ergen populasyonunu hedeflemiştir. Bu ergen grupları sıklıkla okul devamsızlığı yapanlar, depresyon veya yıkıcı davranışı olanlar, evden kaçanlar, adalet sistemi içine dahil olmuş olanlar, sıklıkla bar, pub ve diskoya gidenlerden oluşur. Son yirmi yıldır araştırmacılar madde kullanımının nasıl başladığını ve ilerlediğini özellikle hassas bazı gruplarda risk ve koruyucu faktörleri de tanımlayarak açıklamaya çalışmaktadırlar. Risk faktörlerini, bir bireyde ‘şu özellikler, değişkenler ya da tehlikeler varsa’ toplumdan  rastgele seçilmiş bir bireyden daha fazla madde kullanım olasılığı vardır şeklinde tanımlamaktadırlar. Risk faktörlerine sahip herkes madde kullanmamaktadır. Başka bir deyişle karşılaşılan risklere dirençli bireyler de vardır. Karşılaşılan olaylara karşı tampon görevi gören faktörler bu direnci oluşturmaktadır Risk faktörlerini üç grupta toplayabiliriz: biyolojik faktörler (örn. genetik faktörler), psikolojik ve davranışsal faktörler (örn. emosyonel bozukluklar, öğrenme güçlükleri, dürtüsellik, davranış bozuklukları), sosyal ve çevre ile ilgili faktörler (örn. ebeveynlerin madde kullanıyor olması, aile desteğinin az olması,akademik başarının düşük olması, akran ilişkileri, ekonomik ve sosyal desteğin olmaması vb.). Eğer bu faktörlerden bir tanesi dahi güçlü bir olumsuz etkiye sahip ise madde kullanma olasılığı yüksektir. Bu faktörlerden bir veya daha fazlası olumlu yönde güçlü ise genci madde kullanımına karşı koruyabilmektedir. Alkol bağımlılığı olan ana babaların çocukları, alkol bağımlılığının karmaşık genetik bir bozukluk olması nedeniyle yüksek risk taşıyan çocuklar olarak değerlendirilmektedir. Bu çocuklar yalnızca alkol bağımlılığı açısından değil, aynı zamanda diğer psikopatolojiler açısından da risk taşımaktadırlar. Alkol bağımlılarının çocuklarında dikkat eksikliği hiperaktivite bozukluğu (DEHB), karşı gelme bozukluğu (KGB), davranım bozukluğu (DB), depresyon ve anksiyete bozuklukları kontrol grubuna göre daha yüksek oranlarda dır. Gençlerin alkol kullanma sıklığı ile anne ve babaların alkol kullanma sıklıkları arasındaki ilişkiyi inceleyen çalışmalarda, özellikle erkek çocuklar ile babaların alkol kullanma sıklıkları arasında önemli benzerlikler bulunmuştur. Ailelerinden ayrı yetişmiş alkol bağımlılarının çocuklarında yapılmış çalışmalar, bu çocuklarda %25 alkol bağımlılığı saptamışlardır. Aile içinde madde kullanımı olan çocuklarda madde kullanımı daha sıktır. Aile üyelerinin madde kullanımı ile ilgili tutum ve düşünceleri olumlu yönde ise bu da risk oluşturmaktadır. Bu konuda ailenin toleransının fazla olması, uygun olmayan disiplin yöntemleri de madde kullanımını arttırmaktadır. Çocuk ve ergenlerde madde kullanımı açısından risk olabilecek durumları araştıran çalışmaların sonuçlarına  ruhsal hastalıklar önemli bir yer tutmaktadır. Psikiyatrik hastalılar madde kullanımı sonucunda  gelişebilmektedir. Ayrıca psikiyatrik hastalıklar madde kullanımının gidişini değiştirdiği gibi madde kullanımı da psikiyatrik hastalığın gidişini değiştirebilmektedir. Madde kullanım bozukluğu olan gençlerin %76’sında en az bir komorbid psikiyatrik bozukuk saptanmıştır (Dilbaz 2006) Maddelerin çeşitli psikiyatrik sorunlarda belirtileri giderme amaçlı kullanılması söz konusu olabilmektedir. Bunlar arasında en sık adı geçen sorunlardan kendilik değeri düşüklüğü, depresyon, DEHB, anksiyete bozuklukları, fiziksel-cinsel ve duygusal istismar önde gelmektedir. DEHB erken başlangıçlı psikoaktif madde kullanımı açısından bir risk faktörüdür. Ayrıca sigara kullanımı da DEHB’da sıklıkla bozulmuş olan ileriye yönelik plan yapma, öncelikleri belirleyebilme ve dürtü kontrolü gibi ileri fonksiyonlarda iyileşmeye neden olduğundan kendini tedavi etme amaçlı da kullanılmaktadır. Çalışmalar DEHB ve alkol kullanım bozuklukları arasında bir bağlantı olduğunu desteklemektedir. Alkol bağımlılarının çocuklarında daha fazla DEHB saptanırken, bu çocukların babalarında da daha yüksek oranda DEHB belirtisi görülmüştür. Alkol bağımlılığı ile DEHB arasındaki ilişki, bir hastalığın başka bir hastalık şeklinde devam ediyor olmasının yanı sıra, bir hastalığın başka bir hastalık ile birlikte görülmesi olarak da yorumlanabilir. Çalışmalar erişkin madde kullanıcılarında %20 oranında, alkol bağımlılarında ise %35-70 oranında çocukluk döneminde başlayan DEHB görüldüğünü göstermektedir. Tablo 1.Çocuk ve gençlerde alkol ve madde kullanımı için risk faktörleri

RİSK FAKTÖRLERİ
BİYOLOJİK FAKTÖRLERGenetik özelliklerAlkol ya da madde kullanımında aile öyküsüAilede dürtü kontrol bozukluğu öyküsü, davranış bozukluğu ya da antisosyal kişilik bozukluğu gibiAilede duygudurum  bozukluk öyküsü
Psikolojik ve DavranışsalNörokognitif değişikliklerDuygudurum bozukluklarıAnksiyete bozukluklarıDürtüsellikÖğrenme güçlükleri Sosyal becerilerde düşüklük Madde kullanımı ile ilgili olumlu tutum ve davranışlar Hostilite ve agresyon Düşük benlik saygısı İsyankarlık Olumsuz yaşam deneyimleri Davranış bozuklukları Çabuk öfkelenme Fiziksel travma Erken başlangıç
SOSYAL ve ÇEVRESEL FAKTÖRLER
AİLE İLİŞKİLERİAilede alkol, madde kullanımı ya da kumar sorunu olmasıAilenin alkol ve madde kullanımı ve kumara karşı olumlu tutumuAile desteğinin az olmasıAilenin çocuğunu izlemede yetersiz olmasıÖzellikle öğrenme güçlüğü ve davranış problemi olan çocuklara karşı ebeveyn becerilerinin etkisiz olması
OKUL İLE İLŞKİLERAkademik başarıOlumsuz, disiplinsiz ve güvensiz bir okul ortamıÖğretmenin beklentilerinin düşük olmasıMadde kullanımına karşı açık bir okul politikasının olmamasıOkul sorumluluğunun olmaması Sınıfta içine kapanık ya da agresif davranışlar sergileme
ARKADAŞ İLŞKİLERİArkadaşlarının madde kullanması ve bulundurmasıAlkol, madde kullanımı ve kumarı onalayıcı tutum ve davranışlarDavranış bozukluğu olan arkadaşlarının olmasıArkadaşları tarafından reddedilmeSosyal becerilerinin zayıf olması
TOPLUM İLİŞKİLERİEkonomik ve sosyal olanakların kısıtlı olmasıEğitim olanaklarının yeterli olmamasıYüksek suç oranının olmasıYüksek göç oranıToplumsal normların alkol ve madde bağımlılığı ve kumara izin vermesi

Çocuk ve gençlerde bazı gruplar alkol ve madde kullanımı açısından genel topluma göre daha fazla risk altındadırlar. Okuldan uzaklaştırılmış ya da tastikname almış, okuldan kaçan, suça karışmış ya da karakolluk olmuş, evden kaçan, evsiz ve madde kullanan kardeşi olanlar bu savunmasız gruplara örnek verilebilir. Erken çocukluk döneminde öfkeli ve sinirli olan, davranış bozukluğu gösterenler, duygularını ifade etmekte güçlük çekenler, stresle başa çıkamayan, problem çözme becerisi zayıf olan, okul başarısı düşük olan gençlerde risk artmaktadır. Gece özellikle müzik partileri için dışarı çıkan ve geç saatlere kadar eve dönmeyen gençler de oldukça  riskli bir grubu oluşturur. Gençleri etkisi altına alan alt kültürler önemlidir. Örneğin son yıllarda ekstazi kullanımındaki artış, techno müzik ve dansla yakın ilişki göstermektedir. Arkadaş grubuna bağlı riskler oldukça önem taşımaktadır. Arkadaşları madde kullanan çocuk ve gençlerde riskin yüksek olması beklenen bir durumdur. Yapılan anket çalışmalarında ilk kullandıkları maddeyi kendileri kadar ya da biraz büyük arkadaşlarından bulduklarını ve grup içinde paylaştıklarını ifade etmişlerdir. İçinde bulundukları akran grubunda madde kullanımının onaylanması genç için risk faktörüdür. Maddeye kolay ulaşabilme de madde kullanımı açısından risktir. Özellikle sigara, alkol ve uçucu maddelerde bu önemli bir sorundur. Erken yaşlarda başlayan sigara kullanımı da diğer maddelere geçiş açısından yüksek risk taşımaktadır. 

Bir çocuğun madde kullandığı nasıl fark edilir?

Madde kullanımında olası belirtiler:

  • Anormal derecede uyku ve uyuşukluk hali
  • Ani ruhsal değişiklikler
  • Konsantrasyon eksikliği, hafıza kaybı, baygınlık, halisünasyonlar
  • Okul, iş, eski arkadaşlara ve hobilere ilgi eksikliği
  • Okul başarısında düşüş
  • Geç saatlere kadar uyanık kalma
  • Faaliyetler ve nerede olduğu hakkında gizlilik
  • Yalan söyleme ve hırsızlık
  • Yeni ve tuhaf arkadaşlar
  • Son moda ve sıra dışı kıyafetlere düşkünlük
  • Elbiselerde ya da vücutta alışılmadık kokular, lekeler ve işaretler
  • Alışılmadık tozlar, kapsüller, tabletler, enjektörler, iğne tarzı şeyler ya da yakılmış boya incelticiler, tırnak cilaları
  • Borç para alma da artış ya da sık sık harçlık isteme
  • Arkadaşlarla sohbette şifreli ve gizli konuşmalarda artış

Yukarıda sayılan belirtilerin bir  çoğu mutlaka madde kullanımı ile ilgili olmamakla birlikte anne babalar çocuklarında önemli bir farklılık olduğunu bunun ergenlik dönemi gibi olası diğer sebepleri dikkate almaksızın bu davranışların, doğrudan madde kullanımından kaynaklandığını düşünerek tepkisel tavır sergilemenin, anne-baba- çocuk ilişkini zedeleyebileceği, güven kaybına neden olabileceği akılda tutulmalı, bu belirtilerin altında yatan sebepler dikkatlice araştırılmalıdır.

Tedavi nasıldır?

Bağımlılık ile ilgili tedavi yaklaşımları

Üç ana yaklaşım söz konusudur.

  • Hastanın yoksunluk belirtileri, fiziksel ve ruhsal sorunlarına yönelik müdahaleler yapılır. Bu dönemde hasta ve yakınları sorunu konusunda eğitilir, hastanın yakınmaları gerekirse ilaç ile giderilir ve davranış modifikasyonları uygulanır.
  • Hastanın ayık yaşama uyum sağlaması için gerekli bilgi ve beceriler geliştirilmeye çalışılır
  • Nüksün önlenmesi için gerekli psikoterapötik yaklaşımlar ve ilaç tedavilerinden yararlanılır.

Tedaviler hastanın özelliklerine göre yatarak ya da ayaktan yapılmaktadır

Merkezimizde uygulanan tedavi yöntemleri:

İlaçlı tedavi ve ilaçsız tedavi olmak üzere iki ana tedavi modeli uygulanmaktadır. Madde kullanımını sonlandırma motivasyonunu arttırma, Başetme becerilerini öğretme, Yaşam desteklerini arttırmak, Olumsuz duygularla başetme gücünü kazandırma, Kişilerarası işlevselliği arttırma, sosyal destekleri güçlendirme en çok kullanılan temel stratejilerdir.

Hastalığın yani bağımlılığın tekrarını (RELAPS) önleme:

Bireyler problem davranışlarını belirlemeyi ve düzeltmeyi öğrenirler. Relaps önlemede yoksunluğu hızlandıracak ve relaps yaşayan hastalara yardımcı olabilecek birçok BDT stratejileri uygulanmaktadır. Sürekli kullanımın yol açacağı olumsuz sonuçları ortaya koymak, madde arama davranışı erken dönemde tanımak ve kullanım için yüksek riskli olan durumları belirlemek, başetme becerileri geliştirmek, yüksek riskli durumlardan uzak durmak ve etkili başetme stratejileri geliştirmek bu alanda kullanılan tekniklerdendir. Hastalar bağımlılığa ve relapsa özgü konuları öğrenirler, eğitimli ve deneyimli bir profesyonelden destek alırlar,. Bu programda aile bireyleri de konu ile ilgili eğitilirler. Terapist hastaların benlik saygılarını, kendilerini değerli hissetme duygularını artırma yçnelik tedavi oturumları yapabilecek nitelikte eğitilirler. Hastanın tedaviye başlama ve maddeyi kesme konusunda ki ambivalansını çözümlemesine yardımcı olunarak davranış değişikliği oluşturan motivasyonu artırıcı terapi  ile hastaya iyileşme sürecine rehberlik etmekten ziyade hastada hızlı bir değişim konusunda motivasyon sağlamak amaçlanmaktadır. Özellikle madde kullanımı olan gençlerde ve ailelerini hedef alan çoklu yaklaşımlı aile tedavisi modeli de uygulanmaktadır. Tedavi sonrasında çocuğun ve ailenin takibine devam edilmektedir. Madde bağımlılığı ve sosyal dışlanma, madde bağımlılarının sosyal rehabilitasyonu ve topluma yeniden entegrasyonları madde bağımlılığında yürütülen önleme ve müdahale çalışmalarında özel bir yer verilmesi gereken önemli konulardır. Sosyal dışlanma ve bu kişilerin adeta aile, arkadaş çevresi ve toplumca yok sayılıp kendisinden uzaklaşılması madde bağımlılığı kısır döngüsünün sürmesine neden olmaktadır.

Bir çocuk bu tür bir tuzağa düşmeden alınacak önlemler nelerdir?

Özellikle kimlik arayışının yoğun olduğu çocukluktan ergenliğe geçiş döneminde arkadaş edinme, gruba kabul edilme, kendini ispatlama gibi nedenlerle yanlış ortamlara girebilmekte ve bağımlılık yapıcı maddelerle tanışma, deneme gibi risklere yoğun olarak maruz kalabilmektedirler. Bu nedenle aileler, çocukları üzerinde ciddi anlamda etkili olan durumlara karşı uyanık olmalı, özellikle ergenlik çağındaki çocuklarını anlamak için kendilerini geliştirmeliler ve madde bağımlılığıyla ilgili bir sorunla karşılaşmaları halinde bu durumla başa çıkma yetenekleri kazanmalıdırlar. Aileler, ergenlik ve gençlik yıllarının, özellikle arkadaş davranışlarından etkilenmeye çok açık hassas bir dönem olduğunun bilincinde olarak, gençlerin kişisel gelişimlerini ve bireysel yeteneklerini güçlendirmelerini teşvik ederek, akranlarından gelecek olumsuz baskılara karşı dirençlerini arttırmalıdırlar. Kendine güvenen, hayata karşı doğru ve olumlu bir bakış açısı geliştirebilen gençler, arkadaşlarından ve gruplardan gelebilecek alkol, tütün ya da bağımlılık yapıcı madde kullanma teklif ve baskılarına karşı özgüvenlerini yitirmeden karşı koymayı başarırlar. Arkadaş etkisi, merak ya da başka bir nedenle gençlerin bir kez bağımlılık yapıcı madde kullanmayı denemiş olmaları, onların sürekli kullanıcı olacakları anlamına gelmez. Anne babalar, böyle bir durumun farkına varırlarsa, suçlama yapmadan ve durumu tek seferlik önemsiz bir uçarılık gibi algılamadan sağduyulu bir yaklaşımla gerekli tedbirleri almalıdırlar. Ailelerin, madde kullanımını önlemek için geliştirebilecekleri yöntemleri bir kez daha sıralamak istersek bunlar:

  • Çocukları sevgi ve şefkatle büyütme
  • Tutarlı ve adaletli disiplin
  • Düşüncelerin ve hislerin ifade edilmesine fırsat ve ortam sağlamak
  • Okulda ve evde olumlu tecrübeler edindirmek için fırsatları değerlendirmek
  • İstikrarlı bir aile atmosferi
  • Gençlerin hatalarına karşı toleranslı olmak
  • Çocukların ve gençlerin arkadaş çevrelerini yakından izlemek
  • Spor, edebiyat, gönüllü kuruluşlarda çalışmak gibi hobiler edinmeleri için destek olmak

© 2024e-Psikiyatri.com, bir NPGRUP sitesidir,
e-Psikiyatri.com bir NPGRUP sitesidir. Bu sitede verilen bilgiler, site ziyaretçilerinin/hastaların hekimleriyle mevcut ilişkilerini ikame etmek değil, desteklemek için tasarlanmıştır. Bu sitede yer alan bilgiler bir hekime danışmanın yerine geçmez. Tüm hakları saklıdır.