Çok stres yaptığınızda vücudumuzda neler oluyor?

Stres, vücutta hangi değişikliklere neden olur?

Yaşamın duygusal iniş-çıkışlarının kaçınılmaz bir sonucu olarak hepimizin stresli hissettiği zamanlar olmuştur. Stresin pek çok kaynağı olabilir. İçerisinde bulunduğumuz çevre, vücudumuz, düşüncelerimiz, hatta dünyaya nasıl baktığımız da stres faktörü olabilir. Sınav ya da bir iş görüşmesi gibi üzerimizde baskı oluşturan anlarda stresli hissetmek son derece olağandır. Fakat, insanlar fizyolojik olarak stresle başa çıkma ve ona bir tepki oluşturma eğilimindedir.

Baskı altında hissettiğimizde, sinir sistemimiz; adrenalin, noradrenalin ve kortizol gibi stres hormonlarının salgılanması için vücudumuzu uyarır. Esasında, bu uyarım; bize, içerisinde bulunduğumuz tehdit ya da tehlike ile başa çıkmada yardımcı olan fizyolojik değişimlerdir. Bu duruma “stres tepkisi” ya da “kaç ya da kalıp savaş” tepkisi denir.

Her ne kadar olumsuz bir algıya neden olsa da, stres; esasında olumlu bir tepki olabilir. Stres tepkisi, bizi alarm halde tutar, motive olmamıza ve elimizdeki işe odaklanmamıza yardımcı olur. Genellikle de, üzerimizdeki baskı azaldığında, vücut durumu dengelemeye başlar ve giderek sakinleşiriz. Fakat, çok sık bir biçimde ya da uzun süreli olarak stres hissettiğimizde veya olumsuz hislerimiz, onlarla başa çıkma yetimize baskın geldiğinde, işte bu noktada problemler ortaya çıkmaya başlar. Sinir sisteminin sürekli aktivasyonu –“stres tepkisi”– vücutta yıpranmaya neden olur.

Stresli olduğumuzda, solunum sistemimiz bu durumdan hemen etkilenir. Daha derin ve hızlı nefesler almaya çalışır, oksijence zengin kanı hızlıca vücudumuza dağıtmak isteriz. Çoğumuz için bu bir sorun teşkil etmese de, nefes darlığı ve yeterli oksijen almak için mücadele eden astım hastaları için bir sorun olabilir. Bu durum aynı zamanda da, minimum havanın içeri alındığı hızlı ve üstünkörü soluk alış-verişler neticesinde hiperventilasyona neden olabilir. Kişi, anksiyete ve panik atak sahibiyse bu duru daha da olasıdır.

Stres, bağışıklık sistemimizde de hasarlar oluşturur. Stresin bir sonucu olarak vücudumuzda salgılanan kortizol, bağışıklık sistemimizi ve inflamatuvar yolları bastırır. Bu baskılama da, enfeksiyonlara ve kronik inflamatuvar vakalara yakalanmamızı daha olası hale sokar. Yani, hastalıklarla mücadele yetimiz zayıflar.

Stresten etkilenen bir başka vücut yapımız ise, iskelet ve kas sistemimizdir. Vücudumuzun ağrı ve yaralanmalardan kendisini korumak için doğal bir tepkisi olan kas gerilmeleri, stres durumlarında da gerçekleşir. Tekrarlı kas gerilmeleri, vücut ağrılarına ve sızılarına neden olabilir ve bu ağrılar omuzlarda, boyunda ve kafada ortaya çıkarsa gerilim tipi baş ağrılarına ve migrene neden olabilir.

Stresin, kardiyovasküler etkileri de vardır. Stres akut olduğunda (anlık), kalp atış hızımız ve kan basıncımız artar, fakat akut stres ortadan kalktığı anda tekrar normale döner.  Eğer ki, akut stres tekrarlı olarak yaşanır ya da kronik hale gelirse (uzun süreli olarak devam ederse), kan damarlarına zarar verebilir. Bu da hipertansiyon, kal krizi ya da felç gibi vakaların riskini artırır.

Stresten, endokrin sistemimiz de etkilenir. Endokrin sistemimiz; duygudurumu, büyüme, gelişme, doku fonksiyonları, metabolizma ve üreme süreçlerimizin düzenlenmesinde önemli bir role sahiptir. Bir bütün olarak metabolizmamız stresten etkilenir. Beynimizde, endokrin sistemimiz ile sinir sistemimizin birbirine bağlanmasında kritik rol oynayan bir bölge bulunur; hipotalamus. Hipotalamustan gelen stres sinyalleri, stres hormonları olan kortizol ve epinefrin hormonlarının salınımını tetikler ve stresli durumla başa çıkabilmemiz için gerekli enerjinin sağlanması için karaciğerimiz tarafından kan şekeri (glukoz) üretilir. Pek çok insan, stres azaldığında bu ekstra şekeri tekrar absorbe edebilir ancak bazı insanlarda bu durum diyabet riskinin artmasına neden olur.

Stresin, sindirim sistemi üzerinde de bazı etkileri söz konusudur. Özellikle de yeme alışkanlıklarımızı az ya da çok yemek yeme şeklinde değiştirirsek veya yağlı ve şekerli gıdalar tüketimimizi arttırırsak, mide yanması ve reflü yaşayabiliriz. Bağırsaklarımızın, aldığımız gıdalardaki besin içeriklerinin emilimi kapasitesinde azalmalar görülebilir. Karın ağrısı, şişme, bulantı, ishal ya da kabız durumlarını yaşayabiliriz.

Stres, üreme sistemimizde de problemlere yol açabilir. Kronik stres, erkeklerde, testosteron hormonu ve sperm üretimini etkileyebilir. Ayrıca, ereksiyon bozukluğuna ya da cinsel güçsüzlüğe neden olabilir. Kadınlarda ise, menstrüel döngüde değişimler ve premenstrüel semptomların artması görülebilir.

STRES VE ZİHNİNİZ

Stres, duygudurumumuz üzerinde de çarpıcı etkilere sahiptir. Günlük yaşamımız sırasında, duygusal anlamda iniş ve çıkışlar yaşamamız son derece olağandır, ancak, stres altındayken daha fazla yorgun hissedebilir, modumuzda değişimler yaşayabilir veya normalden daha sinirli hissedebiliriz. Stres, aşırı uyarılmışlığa sebep olur, bu da uykuya dalmakta zorlanmanıza ve huzursuz geceler geçirmenize neden olabilir. Bu durum, odaklanmanızı, dikkatinizi, öğrenme ve hafızanızı olumsuz etkiler. Araştırmalar, uyku kalitesizliğinin, kronik kalp rahatsızlıkları, depresyon ve hatta obezite riskini arttırdığını gösteriyor.

Stresle başa çıkma biçimimiz de, sağlığımız üzerinde fazladan dolaylı bir etkiye neden olur. Baskı altındayken, insanlar; stresten kurtulmak için bazı olumsuz  (sigara içmek, çok fazla alkol tüketmek ya da madde kullanımı gibi) alışkanlıklar edinebilir. Fakat, bu davranışlar, sağlığınızın bozulmasına ve kişisel güvenliğinizin tehlikeye düşmesine neden olur.

Dolayısıyla, kontrolü o ele almadan önce, siz stresinizi yönetmeyi öğrenmelisiniz. Her şeyi kontrol altında tutabilmeniz gerekir. Yaşamın olağan akışında bazı stresler normaldir ve dahası küçük bir miktarı; alarm halde bulunmanıza, motive olmanıza, odaklanmanıza, enerjik olmanıza ve hatta heyecanlı olmanıza yardımcı olur. Bu enerjiyi etkin bir şekilde kanalize etmek için olumlu eylemler içerisinde bulunun, böylelikle kendinizi daha başarılı ve daha iyi hisseder halde bulabilirsiniz.

BİLİM FİLİ


Paylaş

Görüntülenme:
Güncellenme Tarihi:15 Nisan 2020Yayınlanma Tarihi:14 Ağustos 2017

© 2024e-Psikiyatri.com, bir NPGRUP sitesidir,
e-Psikiyatri.com bir NPGRUP sitesidir. Bu sitede verilen bilgiler, site ziyaretçilerinin/hastaların hekimleriyle mevcut ilişkilerini ikame etmek değil, desteklemek için tasarlanmıştır. Bu sitede yer alan bilgiler bir hekime danışmanın yerine geçmez. Tüm hakları saklıdır.