Çalışan kadında ağrılar erkeklerden fazla görülüyor

Kadınlarda fizik, fizyolojik ve psikolojik yapılarından ötürü iş ortamlarında erkeklere göre daha çok ağrı görülüyor.

Kadınlarda fizik, fizyolojik ve psikolojik yapılarından ötürü iş ortamlarında erkeklere göre daha çok ağrı görülüyor.

Her geçen gün çalışma  hayatının içinde daha çok yer almaya başlayan kadın, fizik, fizyolojik ve  psikolojik yapılarından ötürü iş ortamlarında erkeklere göre daha ağır sağlık ve  güvenlik riski ile karşı karşıya kalıyor. Ankara Üniversitesi (AÜ) Tıp Fakültesi Halk Sağlığı Anabilim Dalı Öğretim  Üyesi Prof. Dr. Recep Akdur, çalışma yaşamında kadın sağlığı ile ilgili olarak AA  muhabirine yaptığı açıklamada, kadınların fizik, fizyolojik ve psikolojik,  yapılarının önemli farklılıklar göstermesine karşın, iş yerlerindeki ortamların  genellikle erkeklere göre düzenlendiğini belirtti. İş ortamlarında kadınların cinsiyetlerinden dolayı çeşitli risklerle  karşı karşıya kaldıklarını dile getiren Akdur, kadınların beden ölçülerinin  erkeklerden daha küçük, erkeklere göre daha kısa, daha hafif ve daha az kas  yapısına sahip olduğunu ifade ederek, “Buna karşılık genellikle bütün makine ve  işlerin ergonomik ölçüleri erkeklere göre ayarlanmıştır. Bu yetmezmiş gibi,  bireysel koruma malzemelerinin büyük çoğunluğu da erkek ölçülerine göre  yapılmıştır” dedi.

“MAKİNE VE İŞYERLERİ ERKEK BEDEN ÖLÇÜ VE GÜCÜNE GÖRE DİZAYN  EDİLMİŞTİR”

Birçok kimyasal maddenin, kadınlarda daha düşük doz ve sürede daha ağır  sağlık sorunlarına yol açtığına dikkati çeken Akdur, şunları kaydetti: “Kadınların, düzenli menstürasyon görmesi, gebelik ve loğusalık  yaşaması, menapozu erkeklerin andropozuna göre çok daha ağır geçirmesi gibi  birçok nedenler, iş ortamlarında erkeklerden hem daha ağır hem de daha farklı  sağlık ve güvenlik riskleri ile karşılaşmalarına yol açar. Bundan ötürü de başta  kadın işçilerin kendisi, işyeri hekimleri, sendikalar ve işverenler bu konuyu  kesinlikle ihmal etmemelidir. Makine, iş ve işyerlerinin genelde erkek beden ölçü ve gücüne göre dizayn  edilmiş olması aynı makineyi kullanan aynı işi yapan ya da aynı işyerinde çalışan  kadınların erkeklere göre daha ağır iş yapıyor konumda olması sonucunu doğurur. Makine ve insan arakesitleri dolayısıyla da komuta kontrol işlemleri hem  antropometrik ölçüler hem de kas gücü açısından kadınları zorlar. Bundan ötürü  istisnasız tüm kadın çalışanlarda işe bağlı olarak eklem ve kas (özellikle boyun,  omuz, sırt, el-bilek, diz ve ayak) ağrıları erkeklerden kat kat daha fazladır.  Bunlar genellikle gözle görünmeyen, ölüm, sakatlık ya da diğer hastalıklar gibi  istatistiklere yansımayan sorunlardır. Bu nedenle de her anlamda ihmal edilirler.  Bu tür yakınmaların sıklığı ve fazlalığı sağlık çalışanları ve işyeri  hekimlerinde kadınlara karşı adeta bir duyarsızlık oluşturur ve görmezlikten  gelme ya da basit palyatif reçetelerle geçiştirme alışkanlığı kazandırır. Tezgah ölçüleri, malzeme ağırlıkları ve kas yorgunluğu nedeniyle  kadınların daha sık malzeme düşürdüğünü bildiren Akdur, şöyle devam etti: “Bunun olumsuz sonuçlarına daha çok maruz kalırlar. Sorumlu kişi ve  kurullar, konuyu bir sağlık ve güvenlik sorunu olarak algılamak ve ele almak  yerine kadınların daha dikkatsiz, 'sakar' oldukları gibi bir yaklaşım  sergilerler. Kadınların erkeklerin tercih etmediği temizlik gibi hizmet işlerinde  çalıştırılması, kimyasallarla daha sık temas etmelerine yol açmaktadır. Bundan  ötürü de erkeklere göre daha sık cilt sorunları ile karşılaşırlar.”

“GEBELER, İŞYERİNDE GECE VARDİYASINDAN MUAF TUTULMALI”

İş ortamında yaşanan ve doğrudan kadın cinsiyetine özgü olan risklerin  daha çok, menstürasyon, gebelik, loğusalık, emziklilik, annelik ve menapoz gibi  kadınların üreme işlevlerinden ileri geldiğini ifade eden Akdur, şöyle dedi: “Gebelik tanısı ile birlikte, iş sağlığı ve güvenliği sistemi gebeye  özel bir koruma programı başlatmalı, derhal çalışması sakıncalı iş ve alanlardan  uzaklaştırılmalıdır. Özellikle uzun saatler devam eden, kas gücünü gerektiren,  sürekli yinelenen, kramp ve kasılma yaratan pozisyonda yapılan işlerden, gece  vardiyalarından, stresten, gürültüden, müşteri şiddetinden, aşırı sıcak, yemek de  dahil her türlü kokudan, kaygan ve ıslak zeminli alanlardan, radyasyon ve toksik  kimyasallardan uzak bir alana alınmalıdır.” Akdur, gebenin zamanı geldiğinde doğum öncesi ve sonrası izinlerini  eksiksiz kullanabilmesi; emzirme döneminde de özgürce bebeğini emzirebilmesi için  başta izin olmak üzere her türlü imkanın tanınması gerektiğini söyledi. Ev, annelik ve iş üçgeni arasında yaşadıkları sorumluluk ve stres  nedeniyle bir yandan dikkati daha dağınık olan kadın çalışanın, bu nedenlerle  yoğun baş ağrısı ve anksiyete yaşadığının altını çizen Akdur, çalışan annenin bu  anneliğini en rahat yaşaması ve annelik anksiyetesinin düşürülebilmesi için  işyeri kreşinin sağlanması gerektiğini belirtti. A.A

Paylaş

Görüntülenme:
Güncellenme Tarihi:14 Mart 2012Yayınlanma Tarihi:15 Mart 2012

© 2024e-Psikiyatri.com, bir NPGRUP sitesidir,
e-Psikiyatri.com bir NPGRUP sitesidir. Bu sitede verilen bilgiler, site ziyaretçilerinin/hastaların hekimleriyle mevcut ilişkilerini ikame etmek değil, desteklemek için tasarlanmıştır. Bu sitede yer alan bilgiler bir hekime danışmanın yerine geçmez. Tüm hakları saklıdır.