Özgür Ama Yalnız

İsmail SAYMAZ

Sosyologların 'Y kuşağı' içinde değerlendirdiği liseliler, teknolojiyi ve hızı seviyor ama yalnızlar. Cinsellik bilgisi önemli çünkü çok erken tanışıyorlar

Onlar, liseliler... Avrupa'da 'Y kuşağı' ve 'teenage' diye adlandırılan liseliler, sosyologlara göre, Türkiye'de karşılığını, 'yeniyetme' ve 'delikanlı'da buluyor. Yeniyetmeleri ifade eden en önemli kriterler, internet, erken cinsellik, yaygın uyuşturucu kullanımı, özgürlük arayışı, sanal yalnızlık...

Sosyologlar onlara 'Y kuşağı' diyor. Onlar teknolojiyle dost, sabırsız, hızlı ve girişimci, bürokrasiden nefret eden bir kuşak. Cinsellik ve uyuşturucuyla erken tanışıyor, 'ciddiyetten' sıkılıyorlar. Modaya yakın, politikaya uzaklar. Y'lerin, daha doğrusu yeniyetmelerin büyük bölümü hâlâ, tüm dünyada olduğu gibi, Türkiye'de de lise sıralarını dolduruyor.

Avrupalı sosyologlar, toplumsal yönelim ve davranışları sınıflarken, yaş gruplarına göre kuşakları da belirliyor. Bu kapsamda 1979 ve 1995 yılları arasından dünyaya gelen kuşağa 'Y' adı veriliyor. Y'ler, kendilerini önceki 'X' ve kendilerinden sonra doğan 'Z'lerden belirgin biçimde ayrılıyor.

Y'leri X kuşağından ayıran en önemli ölçüt, internet. İnterneti yalnızca
'oyun oynamak' ve 'sörf yapmak' için değil, kredi kartı ödemesinden alışverişe birçok alanda kullanıyorlar. Kahramanlarını TV'den seçiyor, masallarını CD çalarlardan dinliyorlar.

Y'ler internetin yanı sıra bireyselliğin, girişimci ruhun, erken yaşta cinselliğin, yaygın uyuşturucu kullanımının öne çıktığı bir kuşak. Sonuçları önemsiyor, politika ve bürokrasiden uzak duruyorlar.

Literatürde Y'lere 'Next' veya 'Echo Boomers' adları da veriliyor. Teen-age'den yeniyetmeye İngilizce'de 'teen-age' olarak anılan Y'ler, Türkiye'de 'yeniyetme' ya da 'delikanlı'da karşılığını buluyor. Kocaeli Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü uzmanı Didem Rodoplu, Avrupalı sosyologlar tarafından 'teknolojik gelişmelere' göre belirlenen kuşak sınıflandırmasının Türkiye'ye uyarlanmadığını söylüyor. Bu yüzden Avrupa'da 1979 olarak gösterilen doğum sınırının Türkiye için 1985 olması gerektiğini belirtiyor.

Rodoplu, çoğunluğu halen lise sıralarında olan Y'lerin Türkiye'de ve dünyada benzer özellikleri sergilediğini vurguluyor. İnternetin liselilerin yaşamında etkin bir yeri olduğunu ifade eden Rodoplu, "Anne ve babaları çalıştığı için özgür ve yalnız bir kuşak. Chat ortamında büyüyorlar. Teknolojiye bu yüzden çok bağlılar" diyor.
Rodoplu, internetle tanışan bu kuşağın bir önceki kuşağa göre farklı yaşam alanları kurduğunu belirtiyor:

"Bizler erkek arkadaşlarımızla ancak sinemaya gidebilirdik. Onlar aynı evde yaşıyor. Çoğu dini ya da en azından dinsel ritüelleri reddediyor, toplumsallıktan uzak duruyorlar. Kârları ve özgürlükleri için çalışıyorlar.
Onların mahalle takımları ve semt arkadaşlıkları yok. Önleri açıldığında girişimci ve katılımcı olabiliyorlar."

Adnan Menderes Üniversitesi Tıp Fakültesi Psikiyatri Anabilim Dalı Öğretim Üyesi Doç. Dr. Mehmet Eskin'in, 2001 yılında İstanbul ve İsveç'teki lise öğrencileri arasında karşılaştırmalı olarak yaptığı 'Ergenlikte Yalnızlık, Başetme Yöntemleri ve Yalnızlığın İntihar Davranışı ile İlişkisi' adlı araştırma, iki ülkedeki liselilerin ortak özelliklerini ortaya koyuyor.

İstanbul'daki yedi lisede 537'si kız ve 422'si erkek, 959 öğrenciyle görüşülerek yapılan araştırmaya göre, öğrencilerin yüzde 65'i kendini yalnız hissediyor. Kendini yalnız hissedenlerden 246'sı (yüzde 25.7) son bir yılda intiharı düşünürken, bunlardan 44'ü (yüzde 4.6) de intihar girişiminde bulunmuş. İntiharı düşünme ve girişim sebepleri olarak, 'yalnızlık ve depresyon, aileyle sorunlar, sevgiliyle sorunlar, düşük not alma' gösteriliyor.

Araştırmanın İsveç ayağında ise Stocholm'de altı lisedeki 966 öğrenciyle görüşüldü. Bunlardan 224'ü (yüzde 23.3) son 12 ay içerisinde intiharı düşünürken, 26'sı da (yüzde 2.7) intihar girişiminde bulunmuş.
Yalnızlık ve intihar düşüncesinin modern dünyada, ergenlik döneminin ortak sorunu olduğunu kaydeden Eskin, Türkiyeli liselilerin İsveçlilere oranla daha sorunlu bir tablo çizmesini şöyle açıklıyor:

"1.5 milyon öğrenci sınava giriyor. Bunlardan ancak 250 bini üniversiteye girebilecek. Buna işsizlik ve gelecek kaygısı da eklendiğinde tablonun kökenini anlamak mümkün oluyor."

Erken gebeliklere dikkat

Uzmanların verdiği bilgiye göre kızlar arasında 'erken yaşta gebelik', erkeklerde 'efemine davranışlar' artış gösteriyor. Refah toplumuyla birlikte gençler aşkı, parayı ve zamanı çok acımasızca tüketir oldu.

Ergenlik, en aktif dönemine lise yıllarında kavuşuyor. Ortaokulun 'çocuksu aşkları', lise sıralarında 'erken yaşta cinselliğe' dönüşürken, kızlar arasında 'erken gebelik', erkekler arasında ise 'efemine davranışlar' görülebiliyor.

Memory Center Nöropsikiyatri Merkezi Psikoloğu Orhan Gümüşel, ergenlik döneminin 12-14, 15-17 ve 18-21 yaş grupları bakımından üç bölüme ayrıldığını, 15-17 yaş grubuna 'orta ergenlik' ya da 'akut ergenlik' dönemi adı verildiğini hatırlatıyor. Gümüşel, bu dönemde cinsel karakterlerin netleştiğini ve cinselliğin ergenlerin yaşamında geniş bir yer edindiğini belirtiyor.

Liseliler arasında 'görünüşün öne çıktığını' ifade eden Gümüşel, kızlarda kadın bedenine özenmenin yaygınlaştığını söylüyor:

"Normalde, ergenlikte 'kadın' ve 'erkek' gibi iki ayrı cinsel karakter belirir. Özellikle üniversite çağına girilirken duygusal ilişkiler seksüalize olur. Kızlarda 'makyaj ve cilt bakımı' küçük yaşlara indi. Liseli kuşakta 'gebelik yaşı' giderek düşüyor. Daha doğrusu ergenliğe girişten itibaren gebelik oranı artıyor. Erken gebeliğin yanı sıra 'AIDS', 'Hepatit B ve C' ile 'kasık biti'ne kadar birçok hastalık görülüyor."

Aile modeli değişti

Gümüşel, erken gebelikteki artışı, aile modellerinin değişimine bağlıyor. Böylece kızların daha özgür bir ortama kavuştuğunu vurgulayan Gümüşel, şöyle devam ediyor:

"Özgür yaşam alanlarının arttığı ortamda, hormonların baskın çıktığı dönemde etkileşim artar. Yetişkinler için cinsellik ve seks, hayatlarının bir parçasıdır ama gençler için henüz tanımlanmamıştır. Ayrıca dürtü kontrol yetisi de henüz ortaya çıkmamıştır. Bu yüzden beklenmedik sonuçlar olağanlaşıyor."

Gümüşel, kızlarda erken gebelik artarken, liseli erkekler arasında da 'feminen davranışların' yaygınlaştığına dikkat çekiyor:

"Aslında son dönemlerde tartışılan 'metroseksüellik' kavramı da tam bu noktada biseksüelliği legale çıkarıyor. Bu yüzden erkekler arasında 'feminen' davranışlar gösterenlerin sayısı artıyor. Eskiden cinsiyet ayrımları sert ve keskindi. Şimdi erkek gibi kızlar, kız gibi erkeklerle karşılaşıyoruz. Cinsel dürtüler, bir tepki biçiminde, 'feminen erkekler' ya da 'erkeksi kızlar' biçiminde tezahür ediyor. Ayrıca, 'bir kereliğine' mahsus olmak üzere kız kıza, erkek erkeğe ilişki yaşanıyor."

Liselileri ifade eden en önemli parametrenin 'tüketim' olduğunu vurgulayan Gümüşel, liselilerin 'aşkı, parayı ve zamanı' çok çabuk tükettiğini de vurguluyor:
"Ailelerin kendi dönemlerinde bulamadıkları olanakları çocuklarına bolca sunması da bunda etkili oldu. Cinsellik de bu tüketimin bir unsuru olup çıktı. Artık gençler ilişkilerinin ilk aylarını partiler düzenleyerek kutluyorlar. Bir de buna 'aydönümü' adını vermişler."

Gümüşel, flört ve cinselliğin gerekli olduğunun altını çizerek, "Flörtten kasıt, tanıma olmalı. Tabii burada aile yapısı çok önemli. Aile izin vermiyorsa flört bir kabusa dönüşebilir. Ama demokratik aile ortamında flört, evlilik öncesi ciddi bir antrenmandır. Ayrıca, dünyaya bakış ve inançlara uygun birinin tercihi için önemli bir fırsat." Çukurova Üniversitesi Tıp Fakültesi Kadın Hastalıkları Bölümü Doğum Anabilim Dalı Başkanı Prof. Dr. Oktay Kadayıfçı da erken yaşta gebeliğin doğuda da, batıda da arttığını belirterek şöyle diyor:

'Ertesi gün hapı'

"Erken gebelik, kırsal bölgelerde özellikle erken dönemde evlenme ve çocuk sahibi olma yüzünden artıyor. İkincisi de kentlerde erken yaşta 'evlilik dışı cinsel ilişkinin' artması nedeniyle. Ancak, istenmeyen gebelikler kimi yöntemlerle sonlandırıldığı için rakamsal bir veri elde edemiyoruz. Gençler ergenlik döneminde bu sorunları kimseyle paylaşamadıkları için bazen sağlıksız sonlanmalar görülüyor."
Kadayıfçı, erken gebeliğin önlenebilmesi için Fransa'da geliştirilen 'ertesi sabah hapının' bir uzmanın gözeteminde okullarda dağıtılması önerisinde bulunuyor.

'Asıl bizden korkuyorlar'

İ.K. ve D.Y., Zübeyde Hanım Kız Meslek Lisesi 1. sınıfta okuyorlar. İkisi de 16 yaşında. İ.K., bedenindeki değişimi ilkokul son sınıfta fark etmiş. İlk erkek arkadaşıyla dört ay süren birlikteliği, tüm çocuksuluğuna rağmen ailesini ürkütmüş: "'Kızım senden değil, başkalarından korkuyoruz' diyorlar. Sallamasınlar, asıl bizden korkuyorlar. Biz her şeyin farkındayız."

İ.K.'nın ergenliği, ailesiyle çatışmalarla geçiyor: "Sevgilim olmadığı zaman ailemle çok mutluyuz. Sevgilim olduğunu öğrendikleri zaman bağırıp çağırıyorlar. Çok çok sinemaya gidiyor, hafta sonu geziyoruz. Buna niye kızıyorlar, anlamıyorum."
İ.K.'nın 'kankası' D.Y. ise çocukluğunun bittiğini ilk erkek arkadaşından sonra fark etmiş.

D.Y., bu dönemde en çok babasının 'sinsi' tavrından yakınıyor: "Erkek arkadaşım olduğunu öğrenince kızmıyor ama kızmaktan beter ediyor. Onunla tanışıyor, ortamına giriyor, birlikte maçlara gidiyorlar ve benden uzaklaştırıyor."

İki salgın: Obezite ve blumia

İstanbul Memory Center Nöropsikiyatri Merkezi Çocuk ve Ergen Psikiyatrı Uzmanı Dr. Ahmet Çevikaslan'a göre, ergenlerin beden imajına yönelik zaaflarının tüketim toplumunun baskıları ile birleşmesi, günümüzdeki en yaygın salgınlara zemin hazırlıyor. Çevikaslan, özellikle liseli kızlarda, 'aşırı kilo alma hali' diye tanımlanan 'obesite' ile 'birbirini izleyen kilo alma ve zayıflama girişimleri' diye tanımlanan 'blumia'nın sık görüldüğünü vurguluyor.

Çevikaslan, 'bulimia nervoza'nın 'anoreksi nervoza' ile birlikte, psikiyatride 'yeme bozuklukları' denilen ayrı hastalık grubunu oluşturduğunu söylüyor:
"Her ikisinde de sürekli olarak yiyeceklerle ve kalori hesaplarıyla uğraşılır, belirli bir kilonun altında kalmak hedeflenir. Ancak bu hedef yenilenleri çıkarmaya çalışma, spor merakı, idrar söktürücü, müshil gibi ilaçlar kullanma noktasına varabilir. Anoreksia ile bulimia arasında belirgin bir fark, anoreksialıların sürekli 'diyet' halinde olmasıdır."

Güzelleşme sektörünün 'diyet ürünleri', 'kozmetikler', 'zayıflama merkezleri' ve 'cerrahlar' gibi alt sektörlere ayrıldığını kaydeden Çevikaslan, "Bir tarafta, yaşam tarzının değişmesiyle artan obezite oranları, diğer tarafta sürekli olarak güzellik anlayışını biçimlendiren pek çok sektörün ayartıcılığı, ergenlik dönemindeki gençlerin önündeki iki tehdit" diyor.

'Sesimden korktum'

Ahmet Poyrazoğlu, Kadıköy Anadolu Lisesi 2. sınıf öğrencisi. 18 yaşındaki P., ergenliğe adım attığını, kendi deyimiyle, 'çatlak sesinin' ayırdına vardığında anlamış: "Orta son sınıftaydım. O yaşın verdiği uçuk sesle, geliştiğimi bir anda fark ettim. Sesimden bile korktum. Ailemle ilişkilerim eskiye göre çatışmalı bir hal aldı. Sakin biri olmama rağmen ani çıkışlarım oluyordu."

Poyrazoğlu, ilk birlikteliğini de bu dönemde yaşamış: "Âşık değildim. Sonrasında da olamadım zaten. Gerçek aşkı yakalayamadıktan sonra gündelik ilişkilerin anlamsız ve gereksiz olduğunu düşünüyorum."

Küçük yaşta estetik yaptıran çok

Plastik ve Estetik Cerrahi Uzmanı Op. Dr. Nuri Battal, estetik operasyon talebinin liselilerde giderek yaygınlaştını belirterek, şu bilgileri veriyor:
"Liseli kızlardan daha çok 'burun ve kulak' operasyonu, lazer epilasyon, cilt bakımı, bacaklardan yağ aldırma, bacakları düzleştirme, göğüs ve dudak protezi, kaş kaldırma, yüz gerdirme talepleri geliyor. Erkekler de burun ve kulak operasyonu ile lazer epilasyon yaptırıyor."

Estetik operasyon talebinin varlıklı gençlere özel olmadığını söyleyen Battal, şöyle diyor:

"Kırsaldan ve varoşlardan da çok sayıda liseli müşterimiz var. Kafasına koyan harçlığını biriktirip geliyor. Bir yıl içerisinde 200'ü aşkın liseli hastam oldu. 13-14 yaşında gelenler bile var. Ancak bunları geri çeviriyoruz. Çünkü bluğ çağı tamamlanmadan ameliyat sakıncalı. Kızlarda 17-18, erkeklerde 18-19 yaş grubundaki hastalara bakıyoruz."

Battal'ın verdiği bilgiye göre burun estetiği 2 bin-4 bin, cilt bakımı 100-200, lazer epilasyonu 20-500, göğüs protezi 3 bin-4 bin ve dudak protezi de 1000-1500 dolara mal oluyor.


Paylaş

Görüntülenme:
Yayınlanma Tarihi:10 Mayıs 2004

© 2024e-Psikiyatri.com, bir NPGRUP sitesidir,
e-Psikiyatri.com bir NPGRUP sitesidir. Bu sitede verilen bilgiler, site ziyaretçilerinin/hastaların hekimleriyle mevcut ilişkilerini ikame etmek değil, desteklemek için tasarlanmıştır. Bu sitede yer alan bilgiler bir hekime danışmanın yerine geçmez. Tüm hakları saklıdır.